kalbimi iklimine sürçtüm
giyindiğim bu karasal senden
sana bedellendim karasında ayazın
bitsin zemherisi ömrümün
bahar diye giyineyim gülüşünü
...
faydasız yazılardır bunlar... okumayın...laf kalabalığı bunlar, zamanınızı öldürmeyin...
hayatın neresindeyim... geldiğim yer neresi !
mecram bu mu benim, böyle miymiş benim yolum? ?
sorular, sorular sorular... çok zaman yılgınlığımız olan sorular... yenilgilerimiz olan sorular... geçtim hepsinden, yine geçiyorum...
sorduğum her sorunun yanıtı şimdi: epistemolojik bir enkazın altındayım... ben basit yaşamların insanıydım, basit cevapların ve soruların...
epistemoloji... üzerime yüzyıl çöküyor, eziliyorum, soluksuzum....
şimdi hayatımın beni savurduğu, önüne katarak akarken nice badireleri atlatarak getirdiği, kimliksiz bir dünyada, dünyamda yaşarken anılarımla hayata tutunuyorum. can kurtaran görevini yapan hatıralarım...
benim mecram... acılı minvalim... yalnızca emanet kalmış birkaç söz kırıntısıyla yürümeye çalışıyorum... nereye kadar, nasıl dayanacağım bilemiyorum...
minvalim nereye varacak kimbilir. bilemesem de yaşadığım şu an da unutmamaya direniyorum.. unutsam kaybolacağım.. unutmuyorum, unutmuyorum...
aylardan Eylül, yaprağın beti, benzi solmuş-gün gibi aklımda-cevizlerin kör olduğu bir iklimde bir coğrafyada tanımıştım onu. ellerim ceviz karası, boş uğraş, kör çıkıyor cevizlerin tümü... gören ceviz bulma umuduyla sincaplarla yarışıyorum...
Aylardan eylül, ben onu hiç tanımıyorum. gelip yanımda bağdaş kurarak oturuyor. dostlukları gülüşlerinden tanıyoruz o coğrafyada bir de yaralarımızdan.. benim daha hiç yaram yok. diğerleri gibi o da gülümsüyor ceviz çıkarmadaki acemiliğime ve yarası olmayan çocukluğuma... büyümemişliğime... gülümsüyor...
bu kadar yağmur gördüm
bunca yağmur yıkadı saçlarımı
neden ıslanmadım hiçbirinde
ben neredeydim
..
umutlarımı bir muskaya emanet bırakarak
Bir hayatı yüklemsiz yaşamak
soyutlamak kendini bu kadar
öznelere yüklemek yalnızca
isimlere sığınmak
her kavramı bir isimle anmak
mümkün..
Ey içimizdeki aşk filizlerini
kasırgalarıyla kıran yüzyıl
ey kuraklığın zulmü
-açlık kokulu gülüşün-
kederinde yoksunluk
sevincim nerde
neden bulutlar toplandı gündüzlerime..
neden enkazı bize düştü tüm çağların... hangi kimsesiz mezarda gömüldü mutluluk-fatihası dahi okunamadan-
bu yabancılık nerden, bu tanıyamadığım gülüşüm -ben değilim-
ayvaya, iğde çiçeğine verilmiş sözlerim -bu koku yabancım-
toprak annem kokardı her bayram sabahında -bu dünya yabancı-
güvercinden kumbaram barışları biriktirdiğim-neden kırıldı-
kalbimi rüzgarlarına sürdüm dağların
yılkıya bıraktım senelerce
yelelerinde ufku gördüm
yıldızlı beline sarıldım gecelerin
tarih kokardı gözbebeklerim....
yeryüzünün mavilerinden denizlerimi topladım
payıma düşen ne varsa
bayrakların gölgelerinde serinlettim özgürlüğün terini
ıslık ıslık
ve düşlerimin saçlarına taktım yıldızların gülümseyişlerini
aşka geldim
Gökyüzünün kanatlarına tutunsam şimdi
eskil bir iklimin ağıtları dökülür bulutlardan
mavisini mi kaybetti kimbilir
ütopyalarımız öldüğünden beri
...
karasaldan gelir kimi insanlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!