Çığlıklar var içimizde. Yaz güneşi, zemheri soğuğu gibi. Okyanusların derinliği kadar uzak çığlıklar…
İçimizde amansız çığlıklar; sonbaharın ağaçları gibi. Giden sadece biz değiliz kayıplar ülkesine. Giden; zaman, düşler, arkadaşlar… giden; yıkılmışlığın baharında ki gençliğimiz, durmadan özlemini çektiğimiz çocukluk. Giden; geri gelmeyen sayısız düş…
Bahar aylarında koşuşturduğumuz çayırlara şimdi girmek yasak. Saklambaç oynadığımız yerlere ise kocaman binalar dikilmiş. Dışarıda bir çocuk bağırmıyor artık “ gel top oynayalım” diye. Çünkü top oynayacağımız ve nefes alacağımız yerler çoktan satılmış.
Rüzgarlar estiğinde bahçemiz coşkulanırdı. Çiçekler bağrışırdı. Çocukluk işte; korkardık zaman zaman “ ya rüzgarları da satarlarsa” diye!
İçimi ezer delice bir cesaret
görünmez bir el kilitler kapılarımı,
miskinliğimden değil bu minnet
çaresizim seni sevdiğimi söyleyemem.
Dilsizim.
Devamını Oku
görünmez bir el kilitler kapılarımı,
miskinliğimden değil bu minnet
çaresizim seni sevdiğimi söyleyemem.
Dilsizim.