Kırkbeşyıl önceydi yirmi yaşım
Deniz ,Yusuf ve Hüseyin yoldaşlarım
Hıdırelleze eğlenilen günün şafağı
sabaha karşı asıldılar
Evrenin beşli çetesi tarafından.
Hayır asılmadılar,
Halktan Hakka yürüdeler üç yoldaş.
Yaktılar tam bağımsızlık meşalesini,
Çanakkale sırtlarından,
Gelibolu tabyalarından
Sel olup aktılar Dolmabahçe'de,
Altıncı filo mürettebatına.
Patladılar yirmilik top misali
Nusret mayın gemisinden
İşgale gürleyen gülleler güzelliğinde.
Önce kardeşleriydim yalnızca.
Bağımsızlık kavgalarının
takipçisi oldum sonra.
Onlar yaşlanmadı geçen zamanla
Dondu yaşları darağacında.
Gözlerindeki ışık,
Bacaklarındaki hız dondu.
Bir anıtta bronz adımlarca.
Hayalleri ve adları yaşadı ,
Sevgi çemberinin sardığı ruhlarda.
Halkın koynunda fotoğrafları,
Dillerinde türküleri, ağıtları
Ölümsüz yolculuğa çıktılar.
Ben yarıştım yıllarla,
ufuklardaki ışıklarıyla,
Alanlara, sokaklara bıraktıkları izler,
Bayrak diktikleri gönder
Güreştikleri minder
Mitigler, yürüyüş ve işgallerle
Koştum durdum dağları
ayları ,yılları, sınıfları,
tutuşturdukları kırlardan kentlere.
Şimdi babaları oldum ben,
Akranları da dedeleri.
İsterdim ki ağabey yoldaşlarım
Yoldaş çocuklarım
çocuk geçmişlerim
Göktanrıyla buluştukları yerden
Görsünler devam ettiğini kavganın.
Bugün daha da zor kavganın şartları.
Ama yılmadık, yıkılmadık.
Dökmeye hazırız denize
Süngü süngüye
Göğüs göğüse
döğüştüğümüz düşmanı.
Amerika, Avrupa toplayıp eteklerini
topukları kıçlarını döverek
kaçacak talancı inlerine.
Rahat uyuyun yoldaşlarım
Bayrağınız gençlerde artık
Dalgalanıyor İncirlik önlerinde,
bölünme tehdidindeki sınırlarda
Gençler vatan nöbetlerinde.
Kayıt Tarihi : 8.5.2017 10:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!