Hayatın yorgun arnavut kaldırımlarında, birer misafir yürektik aslında..
Gecenin gözlerini nasibimize diktiği, uçsuz bucaksız denizlerin orta yerinde, küçücük bir taş parçası takılmış kursağımıza.
Yüzmeyi bilmeyen anılar birikirken, gönül toprağına.. Ömrü rüzgarlara emanet edilmiş, oradan oraya savrulan bir minik meltemin koynunda hüküm süren bedenlerimiz..
Karanlığın ıssızlığında, kepenkleri kapatılmış gönüllerden, kilitli zihinlerden geçiyor saatlerin tik takları, Yaprağı sürgün veren dallarımız, hecelerine vurgun kelimelerin sabrına sığınmışlığımız ve şiirin renklerinden geçiyor zaman.
Yüreği bıraktığımız yerde kayıp, küreği başka yerde hüküm süren uzaklarda mülteci yaşantıların iki yakası bir araya gelmezlerdeyiz..
Boynu bükük bitişlerden, başına buyruk başlangıçlara yol alan yolculuğu yaşam treninin..
Beleş yolculuk derdinde olan, kaçak yolcu misali gizlenir suretlerimiz..
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta