Gece, omzuma çökmüş bir yas gibi ağır,
Karanlık, damarlarımda sessizce sürünen bir yılan.
Gördüğüm her yüz, kendi çürüyüşünün yankısı—
Her nefes, gömülmemiş bir hatıranın kokusu sanki.
Rüzgâr bile sokaklarda tedirgin,
Sanki işlediği bir suçun izlerini siliyor taşlardan.
Ben yürüdükçe, adımlarımın arasına sızıyor
Kime ait olduğu bilinmeyen bir fısıltı:
“İnsanın içi, geceden daha karanlıktır.”
Ay, bu gece saklanmış;
Belki de utandı dünyayı aydınlatmaktan.
Ben ise göğsümde bir kilit taşırım—
Anahtarını çoktan kaybetmiş bir kapının.
Bir harabeye döner insan,
Kendi düşüncelerinin pasıyla çürüyerek.
Ve bazen en derin çukur
Kendi sesinin yankısında açılır.
Yalnızlık…
Adını söylemeye korktuğumuz o eski dost,
Bir kez dokundu mu, soğukluğu kemiklere işler.
Ve anladım ki:
Hiçbir karanlık dışarıdan gelmez;
Biz onu büyütür, besler,
Sonra da kendi ellerimizle üstümüzü örteriz.
Eğer bir gün sabah doğmazsa
Bil ki suç güneşte değil—
Onu karşılayacak yüz bulamayan
Bizdedir.
Kayıt Tarihi : 21.11.2025 20:57:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!