Barın köhne, loş bir yerinde yalnız başına oturuyordun.
Sigaranı yarım kalmış bir resmi tamamlarcasına naif bir,
şekilde ciğerlerine çekiyordun.
Elinde rakı kadehi,bencilliğine ve tutsaklığına inat gözlerin daldı.
Ve gözlerinde nazlı bir pınar gibi,gözyaşların süzülmeye başladı.
Biraz önce kendinden emin kudretli kadın gitmiş,
Onun yerine sığınacak limanını arayan yorgun,bitkin bir kadın gelmişti.
Kaderinin izlerini takip eder gibi ağlıyordun.
Tekrar gülümsedin,sigarandan derin bir nefes çektin.
Pistde dans eden arkadaşlarına,oturduğun yerde birşeyler mırıldanarak,
eşlik etmeye başladın.
Gözyaşlarını sildiğin kağıt peçeteye bakıyordun,
karmaşık nedenlerin,gizli planların,kaçınılmazlığının,
içinde biriyim der gibi....
Arkadaşların geldi masaya,bu sefer gülümsedin,
masada en tatlı en içten gülümseyen olarak.
Yanındaki erkeğe acı ve özlemin sırrını arayıp,bulmaya
çalışır gibi bakıyordun.
İçindeki erkeklik sırrı duvarı aşacak noktaya geldiği,
her halinden belli olan erkeğe.Acımıyordun...
Sorulacak soruların çok olduğundan mı ağlıyordun?
Masada hep sen soruyordun,cevaplarını beklemeden.
Dışarıda yağmur yağmaya başladı,
bar içinde vurdumduymazlık....
Yanındakinin, kollarının arasına attın kendini,
direnmeyi bırakıp,unutmak ister gibi....
Sana sarılıp,uyuduğum geceler geldi aklıma,
tenin nefesim,kalbimin kokun olduğu,
yatağı hatırladım....
İkimize ait dünyaydı,yalnız aşkla beslenen ruhlarımız vardı.
Umrumuzda değildi,geçmişimiz,geleceğimiz,şimdiki zamanımız....
Seninle uyumak ve uyanmaktı hayatın kendisi....
Ve seninle kaçış tüneliydi hayat.....
Bardan çıkıp yağmurlu bir İstanbul gecesinde,
kaybolurken.
Kayıt Tarihi : 15.12.2008 15:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!