Kuzeyin Gölgelerinde İki Valiz ve Hasta Kedi
Soğuk bir kuzey rüzgârı esiyordu; Ayla, elinde iki valiz, yanında hasta kedisiyle karanlık bir evin kapısına varmıştı. Bu kapı, sadece ahşaptan değil, yitik güvenlerden, kırgın umutlardan örülüydü. Güneş orada saklanıyordu; doğu pencerelerinden uzak, yüzünü göstermeyen bir sığınaktı bu.
Ayla’nın kalbi, yitik bir bahçedeki solgun güller gibiydi. Her sabah yeni bir sabırla uyanıyor, yavaş yavaş içindeki ateşi söndürmeye çalışıyordu; çünkü bilirdi ki, aşk, bazen ateşi yakan değil, söndüren el olmalıydı. Fakat sevdiği adam, kendi içinde fırtınalarla boğuşuyor; güvenin ince iplerini koparmıştı zaman.
Adamın evinde, iki oda, bir salon… Doğudan yükselen güneş, sanki o evin ruhuna şifa vermek istercesine doğuyordu her sabah. Orada pişen yemekler, paylaşılan sessizlikler bir medrese gibiydi; her lokmada dua vardı, her tatta sevgi. Ama evin boş odalarında yankılanan suskunluk, iki kalp arasındaki mesafeyi fısıldıyordu.
Kadın, Fortuna’nın çarkına inançla dokunur, ritüellerinde hayatın akışını arardı. Para tanrıçasının hediyeleri, yüzeyde bir parlaklık; ama ruhunun derinliklerinde karanlıkla yüzleşiyordu. Şarap kadehinde bulduğu haz, adamın hastalığını körüklüyordu. Bu zıtlık, aşkın ve acının kadim dansıydı.
Bir gece, Ayla eski bir ağacın altında durdu. Kökleri toprağı çatlatmış, göğe ulaşmak için direniyordu. "Ben de böyle olmalıyım," dedi. "Köklerimi derinlere salmalı, acı ve sevgiyi aynı anda taşımalıyım. Güneş olmadan da var olmayı öğrenmeliyim." O an, içindeki yolculuğun başladığını hissetti.
Adam ise kendi kalbindeki harabelerde dolaşıyordu. Kadına olan sevgisi, maddi hediyelerden, şaraplardan ibaret değildi; o, sadakati, samimiyeti arıyordu. Hizmetkâr değil, yoldaş olmak istiyordu. Ama suskunlukları, kırgınlıkları, gizli bir kalkan gibi aralarına çekiliyordu.
İki ruh, birbirine dokunmaya çalışıyor, ama parmaklar araya düşen gölgelerden kayıp gidiyordu. Onlar, bir nehrin iki kıyısıydı; sular bazen akıyor, bazen duruyordu. Fakat her iki kıyı da su olmadan anlamsızdı.
Sonunda Ayla, valizlerini sırtladı, kedisini kucakladı ve sahile yürüdü. Güneşin doğuşunu bekleyen yeni bir evin hayaliyle… Belki gerçek ev, içinde taşıdığı ışıkta saklıydı; kırgınlıkların ve umutların iç içe dans ettiği kalpte.
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 21:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!