Koşuyordu hoyratça, bulutları önüne katmış rüzgâr
Şaklıyordu kırbacı; yarıyordu havayı, bölüyordu acımasızca
düğün pastası
Şaşmıştı; şaşakalmıştı kara kara bulutlar
Kaplamıştı kara bir çarşaf gibi mavi gökyüzünü
matem havası
Şimşekler çakıyordu göz göz; göz kırpıyordu havai fişekler
Utanmıştı Venüs, bulutların ardında gizli
yarin dudağı
Bir türkü tutturmuştu; gürlüyordu gökyüzü; gök gürültüsü
Haykırıyordu avaz avaz, kulakları patlatırcasına
düğün şarkısı
Birkaç damla düştü önce; ıslatmıştı hafiften bir toprağı
Birden boşandı; sele döndü yağmur, kapladı her yanını
yarin yanağı
Yorulmuştu, yorgun düşmüştü yağmaktan; dere tepe koşmaktan
Hafifledi, dindi sessizce; şimdi dinlenme vakti, uyku zamanı
veda anları
Sabah...
Beyazlara bürünmüş yeryüzü; beyaz kürkü gizliyor kardan beyaz yüzünü
Bir dönse, baksa sizden yana; eminim göreceksiniz buğulu gözlerdeki hüznü
aşk ağrısı
Bulutlar çekmiş gitmiş; soyunmuş, çırılçıplak gökyüzü; unutmuş da sözünü
Utanmış, ulak salmış kuşları; çağırıyor yanına, sunmak için özrünü
barış çağrısı
Kayıt Tarihi : 11.10.2004 00:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!