yalnızlık denizinini dalgalarını
vurma öyle hazin hazin kıyılarıma
içimi acıtıyor
hükümdar duruşunun yıkıldığını görmek
dalgalara emanet çığlıklar
vururken kıyıya isyan
paramparça granit
henüz doğmamış yakamozların
tortusunda gecenin ayini
kırılıp ürperiyor suda Ay
dört bir yanı aynayla çevrilmiş
bir oda ki ömür denilen süreç
emektar gölgelerin alkışlarında
sahnelenirken anlar
anlar mıyız ki
ölümün perdesidir kapanacak
geçmişin kamburunu sırtlanmış
ötelerin belirginsizliği
akıp giden yaşam nehrinde
tutunamayan günler
tecavüze uğranan anlarda
Neyim ben;
et, kemik, sinir, damar, deri, vesairden oluşan bir robot mu?
Nedir yöneten beni?
ukalalık ediyorum, tüm cüretimle benim diyorum, diyorum da inanmıyorum ki!
yine bir akşamüstü
kim bilir kaç yalnızın
yangınıdır yansıyan güne
ve kim söyleyebilir ki
güneşin mutlu gittiğini
kara yağız gecenin koynuna
Ada çekiyor çapasını İstanbul’dan, açıyor yelkenlerini kendi sularına doğru.
Nihayet yolculuk vakti;
Bostancı deniz otobüsü iskelesindeyiz, valizleri gönderdik önden ve çay molası veriyoruz desem de bu birazda sigara molası malum 3 saat sigara yok.Yaklaşık son 15 dk. Tanıdık simalar, selamlaşmalar vs. Ey yedi tepeli şehir nihayet kurtuluyorum yedi dişli canavarından.
Bir anons;
Salmalı özgürlüğü
uçsuz göğün maviliğinde
kanat çırpmalı düşler
umut cellatlarına inat
biri çıkar karşına
ellerini tutmak içini titretir
müptelası olmaya başlarsın
farkında değilsindir
gözlerin
hüzzam makamı çığlıklarla
kanat çırparken Martılar
Vurur yaşlı kayalara
hırçın gözyaşları Marmara’nın
zaman akar bir ikindi sonrasına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!