yeni doğan gün ayaklanır
güneşte kınalanır mineler
yağmurda yıkanır çimenler
seherde yeşerir gelincikler
kırlangıç belleğinde taşır
ıhlamur kokusunu
Hakikatin kalbi mavidir
Gökyüzü mavi
Su daha da mavi
Ovalar ne kadar geniş
Dağlar ne kadar yüksek
Zemheri baharlar
sararan güzleri toplamış
bomboş kış iskelesini bekleyen
yalnız martılar
denize mıhlanmış ellerim
iliklerime işlemiş masmavi hüzün
Aşk perdede saz çalar
bu ahengi işitecek âşık nerde
her nefes âşıklık yüzünden
bir destana başlar
her zaman başka bir nağme çalar
her nefes bir mızrap ile şarkı söyler
belli ki incinmiş güneş
baksana; her gün ürkerek doğuyor ufuktan
olgun meyveler dökülüyor
rüzgârlı ikindi sonraları
yapraklar da dökülüyor peşi sıra
öğle vaktinde
kar ve ayazla
sel ve çamurla
sarmaş dolaş
kerelerce üşüdüm
bekliyorum
bir türlü gün doğmadı odama
taze bir ölünün başında beklerken taş
hüzün; yükünü yıkar boşluğa
yalnızlık; okunmamış bir sözcük gibi kalır geride
ve zaman geçer
…
bükülür gülün rengi yorulunca
Herkes gök mavisi giyinmişti. Bir mavilik çökmüştü ortalığa. Sokaklar mavi. Sonra gece oldu bir anda. Yol karanlık. Ve ince ince bir çizgi… Geceye tek başla bakıyor. Karanlıkta sessizlik değişiyor birdenbire. Hele tan ağarmadan önceki saatler dehşet. Keşke bir kapı açılsa biri bir şey söylese.
Gece damarlarından geçen kanı kulaklarında duyuyor. Yağmur kadar siyah ve yoğun. Çılgın ve sağır eden şelalenin uzak sesini duyuyor. Ve kayalardan yamaçlardan gürültülü düşüşünü. Baş ağrısı çılgına dönmüş bir kuş gibi, bir şakaklarına bir alnına vuruyor.
Artmış intra abdominal basınçla oluşan periferik bulantı hissine karşı koyamıyor.
İstemediği vomiting gerçekleşiyor. Ardından sol kolunu saran ince ince ısırıklarına tutuluyor karıncaların. Karnında nefes nefese kalbi, aortuna kan pompalıyor hızlıca. Korkusu hayatını netleştiriyor. Ve korkuyu pompalayan damarları karanlığı emiyor. Hızla yüzünde ellerinde hiperemi beliriyor.
Bu; belirsiz bir varlık sezgisiydi sanki sadece atardamarlarının hissettiği. Küçük küçük berrak yağmurdu belki de, damarlarını sevindirecek olan. Ama hiç görünmeden çekip giden, kendini daha bildirmeden. Bir deniz yığını sığacak oldu damarlarına, dalganın köpüksüz tortusu ile…
Sonra emboli.
İnsanların düş kurmaya zamanı yok.
Anlatılmaz bu.
İlle yaşamak gerek.
Gökdelenler arasında uzayıp giden
Caddeleri.
Kalabalığı.
Sabah rüzgârına arkadaş oldum
Gül kokusuna aşina oldum
Nergisin rengiyle de sarhoş oldum
Bugün bahçe fani dünya cennetidir
En güzel ayrılık kanımda coştu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!