Hayal et İstanbul!
Bize bak,
Bak bize!
İstanbuldasın
Boğaz kenarında
uyumak... uyumak.. uyumak..
uyumak istiyorum...
beşikte bir bebeği büyüten uyku,
yatakta bir ölü büyütür şimdi...
Kader tek ve mutlak irade olan külli iradeden aldığı emirle başka yerlerde, başka zamanlarda, farklı zihinlerde, farklı vücutlarda, farklı yaşamlarda fakat; aynı gönülde, aynı ülküde, aynı ruhta, aynı ütopik hayallerde ördüğü ağlarını bir araya getirmeye başlar hiç beklenmedik bir yerde hiç beklenmedik bir zamanda “Siyah Bir Gül” tomurcuğunda…
Ve O gelir…
Alanında dünyaca ün yapmış duayen ressamların bile hayallerine giremeyip onları kendinden mahrum bırakan, çizdikleri resimlerin ne kadarda kötü, ne kadar da işe yaramaz sahte sanat yapıtları olduğu gerçeğini yüzlerine vuracak, onları hicabından çizdikleri bol renkli fakat ruhsuz tuvallerine hapsedecek o muhteşem manzara, o öldüren fakat hep gülen çehre, o çizilememiş fakat bir garibin ruhuna işlenmiş tablo yavaş yavaş belirmeye başlar... Güneşin bir yağmur sonrası kapkara bulutların arasından çıkıp havada işe yaramaz, avare, varlığından habersiz dolaşan su zerreciklerini renklendirip, dünyaya rengarenk bir taç takması gibi... Bir bebeğin ilk defa gözlerini açtığında dünyaya, karşısındaki siluetin bir meleğe dönüşmesi gibi... Kanlı bir savaşta zafer kazanmış bir asker kalenin burçlarına yorgun, yaralı fakat gururla bayrağı diker ya aynen öyle de aciz bir kardelen, tohumunun üzerine çullanmış kara kışa, beyaz kara rağmen; beyaz fakat soğuk kanlı bir savaşı kazandığını, varlığını; ilk yaprağını bayrak misali çıkararak gökyüzüne haykırması gibi...
'Giden gemicinin ardından ağlanmaz;
Gözyaşın yağmur olur, fırtına olur,
Boğar adamı yaşatmaz'.
Derdi hep reis bize..
Ben de çekip gidersem bir gün
Açılırsam sonsuz bir denize;
sevgilim,
hayalin öyle postmodern zuhur etmiş ki dimağda
resmini çizemez hiç bir sürreal ressam
gönlüme tecellin için çağlar delmekteyim
'Ferhat' işin artistliğinde
ve sen
Eski aşk fimlerini
Tekrar tekrar izlemekti seni sevmek...
O filmlerin başrolleri olmaktı
Oynadığımız oyun,
Aşk....
Atlas okyanusunda
Siret-i Meryemdir hayalin köhneleşmiş dünyama...
ademiyet hazır
nebat, hayvanat hazır
dağlar, deryalar hazır
hazır gökyüzüm
ve hazır
Sokak lambalarına sordum yanlızlığı;
Senden bir farkımız yok dediler....
Soğuk bir bankta beklerken mutluluğu,
Yanlızlığımı öldürdü aç kediler...
Şimdi gözyaşından paslanmış
Bir çiviyim o eski bankta,
Birgün gelirde yine
Elbisenden bir parça takılır diye...
Hasret senden bir pareye....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!