Muhammed İkbal'den sonra Urdu şiir geleneğinin çağdaş temsilcisi kabul edilen Pakistanlı şair ve gazeteci Faiz Ahmed Faiz, 13 Şubat 1911'de Sialkot'da (şimdi Pakistan toprağı) doğdu, 20 Kasım 1984'de Lahor'da yaşamını yitirdi. Lahor'da felsefe, Arap ve İngiliz edebiyatı eğitimi gördü. İkinci Dünya Savaşı'nda İngiliz-Hind Ordusu'da subay olarak görev yaptı, British Empire Medal (İngiliz İmparatorluk Madalyası) ile ödüllendirildi. Pakistan, Hindistan'dan ayrı bir devlet olunca, ordudaki görevinden istifa ederek Pakistan Times (Pakistan'da Zam ...
İki cihanda da yitiriyor aşkını, işte böyle
Terk ediyor gecenin hüznü ardından, işte böyle
Meyhanedeki kadehler can sıkıntısıyla dolu şimdi
Baharın her günü yüzü asık, ayrıldığından beri
Konuş, dudakların özgürdür senin.
Konuş, bu senin kendi dilin.
Konuş, bu senin kendi gövden.
Konuş, yaşamın hâlâ senindir.
Anla, demircinin tezgâhında nasıl
Senin yitik anılarındı önceki gece yüreğimi ürperten
İlkbaharın çorak bahçelere gizlice girmesi gibi
Çölü usulca yalaması gibi sabahın serin esintisinin
Kendini iyi hissetmesi gibi bir hastanın, yok başka bir nedeni
Bu bekleyiş saati sarmış tüm patikaları,
Hiçbir saat vurmuyor özlenen bahar anını,
Ve gündelik tasalar çökmüş üstüne ruhlarımızın.
İşte mihenk anıdır bu, aşkımızın nöbetini devretmek için.
Bu kutsal andır, sevgili bir yüzü gözümüzün önüne getiren,
Seni aşk nedeniyle suçluyorum, hepsi bu
Bu bir yergi değil, ama bir övgü, hepsi bu
Gönlüm hoşlanır suçlayan sözcüklerinden
Ey sevgililer sultanı, onlar söyler adını, hepsi bu
Adım adım iniyor gece
Takımyıldızların salınan merdivenlerinden;
Yakın, şefkatle fısıldayan bir ses gibi yakın
Esiyor hafif bir rüzgâr;
Avludaki ağaçlar,
Boynu bükük mahkûmlar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!