Yıkılmış genç çınarları
Küçük öğrenciler omuzladı
Ant içtiler ağlayarak
24 Kasımda
Uçbeylerimiz,
Minik yüreğimizi titretir,
Sazlarda gezinen faslı gülnihal.
Nağme nağme uzaklaştın,
Uçan hazan yapraklarıyla…
Kar beyazı tebeşirin
Sarılmak,
Kucaklamak dünyayı
Güneşe üfleyip, çıkarıp Ay’ı
Yıldızları serpmek
Aydınlatmak için rüyayı…
Sensiz yaşamak kadar zor.
Aydınlık uykunun, karanlık korkunun,
Sırtında bir ömür boyu…
Kahrından gök çatladı,
Bulut çöktü, yağmur başladı gülüm,
Ya elimden tut, yada bırak sellere…
Eyüp gibi dertli,
Eyüp kadar sabırlı değil yüreğim.
Eğilin enginlere dağlar,
Ulaşabileyim karlı doruklara,
Avuç avuç karlar alayım.
Üşüsün ellerim
Pervari’de öğretmen olmak,
Her gün hayata doğmaktır.
Gaz lambasına fitil,
Bahçelere çitil,
Kuruyan çeşmelere su olmaktır.
Küçüklükten kalma
Gönül sancım,
Acım, tacım, utancım
Çocuk aklımı çelen,
Berrak yaz gecelerinde,
Harputi eyvandan seyrettiğimiz
Derde bağban hayretmezin bağında,
Bağ-ı gülistanın gonca bağrında.
Billur idim çamurlandım uğrunda,
Eşref hoyratlara yanık nağme çobanım,
Harput bağlarında gönlü yitik bağbanım.
Yürekte gök gürler,ağaçlar inler,
Ah bir gelse
Ruhuma girse
Meltem kokulu bahar,
Eriyiverse yüreğimdeki karlar.
Şaha kalkmış dağlarda
Göçmen kuşlar götürdü,
Çocukluk yıllarımı.
Hafızamdan silemem,
Canlı anılarımı.
Kenger dikeni arar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!