Ezanlar Şahit, Allahuekber Şahit
Yaren Atalar
Ey…
Gidişiyle ölmeyi öğreten,
ama yokluğuyla yaşamayı bile haram eden yâr…
Ben seni sevmekle kalmadım
ben seni gömdüm.
Üstelik ellerimle değil,
her gece üstüne örttüğüm sessizlikle…
Suskunluk bir kefen gibi serildi üzerimize.
Kalbimde bir minare vardı
içinden ezan değil,
senin adını taşıyan iniltiler yükseliyordu.
Ve o minare her yalnızlık vaktinde
sana doğru eğiliyordu.
Sanki hâlâ seni çağıran bir taş parçasıydı:
Gel… cenazen tamam değil.
Ben seni
bir cenaze namazında bile göremedim.
Çünkü ölüler gibi sessizdin,
ama hain bir diri gibi içimde geziyordun.
Tabutun içimdeydi —
dört tekbirle değil,
dört mevsimle uğurladım seni.
Ey kar gibi yağan…
Dokundukça üşüten…
Seni sevmek,
donarak ölmek gibiydi.
Ey toprak bile kabul etmeyen…
Mezar açılmadı.
Çünkü aşk toprağa girmezdi,
girer gibi yapar,
yerine yakasını bırakırdı.
Ey yangın gibi düşen…
Ter değil, ateşti dökülen.
Senin adın dudaklarıma çöl getirdi.
İçtiğim her su,
senden sonra kurudu boğazımda.
Ey yaprak gibi düşüren…
Bir mezar taşı gibi katılaştıran…
Ve sonunda senin yokluğunu
kendi başucuma diken…
Ey…
Adını her tekbirde yutan iç sesim…
Ey gözlerimde taşınan isimsiz tabut…
Ezanlar şahit…
Allahu Ekber şahit…
Ben seni uğurladım,
ama toprak seni kabul etmedi.
Çünkü sen bir ceset değil,
bir lanet gibi kaldın bende.
Her dua yarım,
her secde çarpık,
her kıble şaşkın artık.
Ve ben…
bir mezar gibi susuyorum şimdi.
İçimde hâlâ kıpırdayan bir ölüyle.
Kayıt Tarihi : 9.9.2025 20:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!