bir ses yayılıyor minarelerden
zifiri karanlığı mızrak gibi yırtarak
yeryüzünden  gökyüzünün katmanlarına
çağların arasından gelen
bir ses yayılıyor minarelerden
sımsıcak çöl kumlarını geçerek
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




İfadeleriniz çok güzel. Maaşallah.
Değerli üstadım Osman bey;
Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim. Bir şiir değil bir cilt kitaba sığabilecek aşağıdaki cümleniz ezan ile insan arasındaki ilişkiyi ne kadar güzel ifade ediyor.
'' Aslında insanın ömrü bir ezanla namaz arası gibidir''
Kaleminize sağlık
Kıymetli Şair;
Yine anlam dolu harika bir şiir kaleme almışsınız.
İnsanı rahatlatan bir ses varsa o ses ezan sesi olmalı.
Ezan, sesli bir bayrak gibidir. Zira ezan, bu milletin insanlarının özgür olduğunu haykırır dünyaya.
Şairin dediği gibi doğunca kulağımıza bir ezan okunur ve adımız konulur. Ölünce de selamız verilir ve cenaze namazımız kılınarak mezarlığa uğurlanırız. Yani aslında insanın ömrü bir ezanla namaz arası gibidir.
Ezan kalplerimizdeki asları söker ve atar. Ankara’da merhum İsmail Coşar’ın Kocatepe Camii minarelerinden okuduğu ezanları duyunca nice insanlar gözyaşlarını tutamazlardı.
Dünya yalan-dolan olmuş. Eğri dünyanın doğrularıdır minareler. O minarelerden yükselen bu güzel nidaları günde beş kez duymak gönüllerimize huzur verir. Rabbim eksikliğini göstermesin.
Bu vesile ile Üstadım size teşekkür eder, nice güzel eserlerinizde görüşmek üzere saygılarımı sunarım.
Kıyamete dek inşallah yüreğinize sağlık.
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta