Sahil kenarında ufuklara bakıyor herkes
Kimi geçmişine dalmış, kimi hayallerine.
Vapur yüzerken, dalgalardan gelen ses
Mısralar ekliyor kemanın tellerine.
Bir adam yüzüyor, akşam olmak üzere.
Duamın fısıltısıyla bir rüzgâr esiyor.
Bu karanlık, ölmüş ruhumu cezbediyor.
Sünnetinde daldım, beni benden ediyor.
Hey gidi Mimar Sinan, hangi aşkı tattın sen?
Nav içinde çomak sektirmece,
Dut ağacın üstünde şehircilik.
Kayboldu bu oyunlar bir anlık,
İmdî kara baharlar düzmece.
Yol üstüne kök salmayı bırakmış,
Sen bil kendini, kendinden.
Öğrenme başkasını, kendisinden.
Saklıyamıyor zavallı nefis,
Kendisi, kendini, kendinden.
Bir gül misali çürümeye terkedilmiş,
Kim anlayabilir ki yaprağın yalnızlığını.
Güle ve rengine güzellik kattığını,
Samimiyetsiz kişi, yüzünde belirlemiş.
Parmaklarda dolanan utanç teri,
Hayalet gibi saklanır hayallerde
Peşinden gelen tozlar gözlerimi incitti.
Koştum ona her zaman, her yerde,
Ulaşılamaz, muazzam bir fikirdi.
Bulutların arasında şekiller yapan,
Küçük siyah kuşlar yok artık.
Ahh... Küçükken ne izlerdim.
Sanki benimle oynuyorlar,
Bir tek beni mi anlıyorlardı?
Bazen de o sürü kuşlardan ayrılan,
Üzerime konan Mûnir güvercinleri kovdunuz,
Mırıldandığı mısralarında şairlerin sesi vardı.
Uğramaz sandığınız keklikleri vurdunuz,
Zelzele gibi sarsıntı yapan bir ağıtları vardı...
Sanmayın ki ric'at edecek deyu göç ettiler.
Her bir yerin başına örtülmüş tozlar,
Ölü bir canlının salyasına boğulmuş.
Minare etrafında haykırır kuşlar,
Birkaçı, tek bir kaçı ezana Umut olmuş.
Eskilerden kalan Hancı geçti yanımdan
Öksüz İstanbul ;
Denizin dalgalarında,
Savuran rüzgarında,
Dolu dolu kubbelerinde,
İnsan ile sahillerinde,
Sözleriyle doldu taştı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!