Yıl bin dokuz yüzlüler,
-“Unutma beni” diye başladın her söze,
-“Unutmam asla” diye ekledim hep sonuna.
Sonumuza…
Şimdi düşünüyorum
Bu gidiş
bu ihanet yakışmıyor bize.
Adından şüphe eden bir yalnızlık,
boynunda ki ipe sevdalı bir kalp,
ağlarken,aslında ağlayamazken ki şüphen,
ölümle sek sek oynar gibi mutlu olman,
Hangi ihanetin bedeli ki bu
böyle yüzüstü bırakıp gidiyorsun.
Günahım ne ki alamıyorum seni,senden..
Suçluysam eğer at bakışlarına beni,müebbet.
Sırası geldiğinde gönlünün mahkemesinde yargıla
Sen; şarkı gibi
dilimden düşmediğin geceler de
çok uzaklardan gelen bir postacıyı
beklercesine
kendimden emin ve heyecanlı
hatta ara sıra ezberimi bozduran
Araba çarpmış gibi geliyorum kendime
ilk kez bir kuş görmüş gibi gel sende
ilk kez bir gökyüzü kendini asmış gibi gel
en işlek caddede,yola atlar gibi gel
ambulansa yetişir gibi yetiş bana
tut elimden,
... ve o kadın güldüğünde bir gökyüzü bölünür.
yüzü gülüşlerin annesi
ve
her ağlayışı
terk edilmiş bir kundak oluverir
hüznünde..
...
huzur adı altında bir rehavet başlar
zikrettikçe adını..
Ve her yineleme de
bir çocuk ölür içimde
...
Bir sevda kadar sahteydik bu gece.
Ulaşılması zor olandık,
sever gibi yapardık
sevemezdik doğrusu da bu ya!
Biliyorum
bilmediğin kadar seviyordum.
Bulutlu günde güneşi bekler gibi
terk edilmiş bir sokakta
en ücra köşede
en lüks restoranı arar gibi
kendini,kendi ellerinle gömmüş gibi
ve bu gibi’lerle
Hiçbir aşk; kavanozda saklanacak kadar değerli,
senin gibi kaldırıp atılacak kadar ucuz değil..
Hiçbir aşk; hafızaya kazınacak kadar önemli,
telefon rehberinde saklanacak kadar sıradan değil..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!