Salacakta iki ihtiyar
Sokulmuşlar birbirlerine söyleşir dururlar.
Ellerinde çay simit ,
önlerinde uçsuz bucaksız mavilik,
Hava günlük güneşlik.
Geçiyor önlerinden şık hanımlar şık beyler
Gaipten sesler duyarım
Basar bam telime bam telime,
Titreşir yürek,
Ağlar kandilli hâlime.
Salı değilse çarşamba
Aralıksız giderdim Cağaloğlu'ndan Unkapanı'na.
Cıvıl cıvıldı ortamı milenyuma on kala.
Arabeskten popuna ne ararsan vardı orada,
Yatardı renk renk kasetler,vitrinlerde,boylu boyunca.
Sahi kasetçi ihsan amcaya ne oldu acaba,
Uzayan hükmün ötesinde
Kalkan vapurum Beşiktaş'tan,
Hitler amca değilim ki ben
Olsun yüreğim taştan.
Bir gün açtım ki camı
karla kaplanmış İstanbul.
Dedim ah o eski günleri
Arada bul.
Yasaklarlar mı yasaklarlar
Okutmazlar şiirlerimi
Belki de günün birinde
Yalancı mahmuda çıkar adım
işte ben o vakit
Doğru yolda olduğumu anlarım.
Haydarpaşa,Haydarpaşa !
Topladım bavulu,çıkarım Anadol'a.
Dile benden ne dilersen,
Çokolatlar,şekerler getirim sana.
Ne arayanı var ne de soranı
Kimsesiz haşarı bir çocuk atılmış sokağı
Boyu hafifçe belimden aşağı
Elinde kendinden büyük bir simit tablası
Bağırıyor kazancı yokuşunda durmadan
Sıcak simidim var, var mı alanı ?
Çekilmiş üstüne tülden bir perde
Afakında görünmez olmuş binlerce çehre
Öyle bir karanlık ki bu
Giderek artıyor semtten semte.
Belli belirsiz sallanıyor takaları
|
Oynaşır mahremiyetsizce dalgalar,
saatlerden sekize on var,
şehir uykuda , ben yoldayım,
Elimde ekmeğim,suyum ve çorbam.,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!