Ey Yâr! ! !
Bir sevda türküsü yakmak istiyorum
Yarım deyince yârim gelsin aklıma,
Yârim deyince yarım. Sen, sen, sen.
Yârdan uzakta yarım yamalak ben...
Ey Yâr! ! !
Ben nefret eyledim sizin gerçekten
Yalanı severim, yalanı gayrı..
Tiksindim bülbülden, gülden, çiçekten
Yılanı severim, yılanı gayrı..
'Sapıtmış bu' diye beni yeriniz
Devamını Oku
Yalanı severim, yalanı gayrı..
Tiksindim bülbülden, gülden, çiçekten
Yılanı severim, yılanı gayrı..
'Sapıtmış bu' diye beni yeriniz




Bu şiir hakkında yorumum: birinci dörtlükte başarılı olduğunu düşündüğüm bir kelime oyunu ile çok güzel bir nokta yakalamış şair. Şiirde yaptığımız kelime oyunları ile verilmek istenilen anlamı yakalamak bâzen güç olmaktadır. Ama:
“Yârim, yarım ve yarım yamalak” ifâdelerine bütünsel olarak göz attığımızda, şöyle bir sonuç çıkarabiliriz:
Karşı cinse duyulan sevgi hissi kapsamında kabul görmüş olan bir düşünce vardır: birine gönül vermiş, yârim demişse bir insan; karşısındakini, o insanı aynı zamanda hayatının bütününe sokmuş demektir. Artık bir şey olunacaksa beraber olunur, bir balçığa ya da bala konulacaksa beraber konulur ve ölünecekse beraber ölünür... “İki” diye bir şey yoktur artık; bu durum ortadan kalkar... Anca beraber kanca beraber denilir ya, işte böyle bir deyimin ifâde ettiği anlamla “BİR” olunur ve yeri/zamanı gelince de aynı yastıkta kocanır... Kişilerden biri, bir sebeple sevdiğinden uzak düşünce ya da sevgi olgusu geçerliliğini yitirince “yarım” kalınır... Bu da büyük bir eksikliktir geride kalan için... “Yarım yamalak”lıktır...
Şâir, “yarım, yârim ve yarım yamalak” ifadeleri arasında sadece âhenge ya da şekle dayalı bir harmoni değil, anlamsal bir uyum da yakalamıştır.
Zâten şiirin geri kalan kısmında da, örneğin “Hemdem olmuşum, sensiz ben düşünemem/Ne mümkün, seni benden azade bilemem...” gibi birkaç dizede, bu düşünceye yer yer vurgu yapılmıştır.
...
Şiir, dörtlükler hâlinde yazılmış; belli bir düzen sağlanmış.... Lâkin, böyle güzel bir şiir, zaman zaman kafiye yapma çabasına girildiği için, belli bir uyak ve hece düzeni ile yazılsa idi daha da güzel bir duruş sergilerdi. Ne tam bir hece düzeni var; ne de kâfiye örüntüsü... Fakat bunun herhangi bir hayâti yanının olduğu kanısında değilim. Amacım, muhakkak, hecenin ya da uyağın önemsizliğine gönderme yapmak değil; ki zâten bu savın arkasından şiddetle gidenler de bunun ne kadar yanlış olduğunu Orhan Veli’nin heceye, kafiyeye şiddetle karşı çıkmasına rağmen, mezar taşına uyaklı şiir yazıldığı örneğinden hareketle kavramış olsalar gerek... Tabi ki şiir gibi başlı başına bir sanat dalı olarak görülen bir eylemin, yerine getirilirken ne kadar içsel(!) yazım şekillerine başvurulduğunu dikkâte almak gerek. Eğer bir şiir, Ey Yâr gibi, hece ile yazıldığında ya da savruk gibi göründüğü için belirli bir uyak düzenine göre yazıldığında daha da güzel duracaksa, lâkin bu yönde bir girişimde bulunulmamışsa, bunun nedenine verilebilecek tek cevap da: “şiirin, içten geldiği gibi yazıldığı ve şiirde kullanılan biçemlerin şairinin bire bir kendi tercihi olabileceğidir..”
Her şiir, şâirinin malıdır ve nasılsa yazıldığı gibi vardır...
...
Son dörtlükte bütün bir şiirde söylenmek istenenlerin hepsini bir araya getirmiş bence şâir. “Sana şiarım, seninle hemdem olmuşum, seni benden azade bilemem, sen benim yarımsın” gibi ifâdelerin, son dörtlükteki çembere nasıl bir katkıda bulunduğunu bizlere göstermiş.
...
Genç Kalemler Şiir Değerlendirme Etkinliği'ne katılan bu güzel şiiri ve şâirini kutlarım
FÂtih Çodur
Bu vasla bedel,yok-mu canânım
Nedendir kahrı kelam,ok-mu canânım,
Bu demde bir selam,yok-mu canânım,
Sırrıma hicabındır sebeb,firak eyleyen.
Can canâna bedel.çok-mu canânım,
bir buseye bin ardan oldum,
o nigâr-ı şuleye vardan oldum,
melam-ı divaneyim,yardan oldum,
bu vasla bedel,yok mu canânım …
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta