10 Kasım’dı, Sonbahardı
Atatürk öldü dediler
Gök yere indi, bütün yıldızlar söndü
Hayat durdu, içimde bir dünya yandı
Kanadım kırıldı, aklım hüzne yenildi
Öyle bir fırtına koptu ki ruhumda
Yaprak yaprak sarardım düştüm dalımdan
Sürüklendim, toprağı öptüm
Ne sarıydım, ne yeşil, ne de kahve
Acıya gebeydi kederli yüreğim...
Ki ben, gittim benden, bir hiç oldum
Ve ben her 10 Kasım’da onlarca kez öldüm
-Oysa ki bir 10 Kasım’da doğurmuştu annem beni-
Ata’m gitti, milyonların gözünde yaş, hayat durdu
Ben sırılsıklam aklım, acı yüklü kalbimle şaşkındım
Ata’ma koştum, O’nunla dertleştim
Ülkemden haberler götürdüm iyi-kötü ne varsa sundum...
Akıl aldım, fikir sordum, hasret giderdim
Dokundum O’na, dualar ettim, ışığıyla aydınlandım
Savaşıyla, barışıyla, İlke ve İnkılaplarıyla
Zafer ve bayramlarıyla
Kurduğu Türkiye Cumhuriyet’yle
Ona minnettar kaldım, saygıyla eğildim önünde...
Atatürk bir dehaydı, varlığıyla, devrimleriyle
Yoluma güneşti, hayatıma rehber...
Vatanımdı, Al-Yıldızlı Kırmızı Bayrağımdı
Cihanın tek kahramanı, benim tek liderimdi
Türkiye’min onur ve gururuydu, Ulu Önderiydi
Milyonların gönlünde, aklında, vicdanda,merhametti
Batmayan bir güneşti, saygıydı, sevdaydı
Bu yüzden hep yeşildir akıl bahçemizde, kalbimizde
Bu yüzden ebedidir Türkiye’min varlığında
Ey Ata’m ne Sen öldün, ne de biz tükendik...
Sonsuzluğun sonu yoktur, Sen hep bizimlesin...
Rukiye Çelik
10 Kasım 2025
Rukiye Çelik
Kayıt Tarihi : 10.11.2025 15:32:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Nurlarda uyu Ata'm



içine kapanık bütün yapraklarıyla
ve mürefte rüzgârlarından mahrum,
nefessiz ve bir kenarda sessizce,
uçurum gözlerinden bakar kan çanağı
mühür nazarlarla zeytin çağlasına,
kanatları hüzün taşıyan, yazgısına
deniz kabukları ve kalbi kırık çakıllar
toplayan bir ana kuzusu düşer incir dalından
ve babasının ciğerparesi bir melek ağlar
mülke dökülen göz yaşlarıyla,
köpüklerin ufaladığı her gün,
biraz daha, biraz daha, biraz daha
hayat kumbarasına yılları atar,
sen ve ben darda kalmış
iki fukara yoksulsak yoksuluz,
ama unutma;
her uçurum bir ovaya sevdalıdır,
kalbinin kirpiklerini yolla bana sevgili,
diyorumya ya hû yoksun...,
necip halkım aşk dilenir allahtan,
ki sen içime saplanan oksun...,
ve astım saatleri kum saatine
siyah bir urgan gibi ve
yüreğimi batırıp çıkardım bugün
hasrete, sisler içinde…,
renksiz o saydam cama
içimden fısıldadım,
yok senin rengin…,
bakma bana öyle deniz gibi derin derin,
sonsuzluk çağrılı, ve keder sandıklarını
saklayıp saklayıp…,
gönlümün üç perdeli hazinesi;
yalnız en derinlere varan
bilir kıymetini,
kavuştur ellerini dizlerinde ve
baş parmakların yine aynı çemberi çizsin,
ihrama girsin turuncu/kızıl gül ki
yoksun…,
ki esas beytull/ah olan,
kalbinde aldığım her nefes,
dalgınlığımı sulayan kurumuş pınarlarla
bir gül goncası gibi hediyem olurdu sana...,
hasrete bata çıka bata çıka eylülümüz,
şimdi sonbahar artığı ve küresel ısınmalı,
dahası salgın üstüne salgınlı,
bu kendine dargın çağa,
hüzün mavisi yapraklar döküyor
ah;
TÜM YORUMLAR (1)