Etnik Yapılaşma Halk ve Toplum 05

Bayram Kaya
2944

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Etnik Yapılaşma Halk ve Toplum 05

Halk, sosyolojik değişmeleri, sembolik somutlamalarla, ritüelleştirip ayin ve ibadet hali, biçimine dönüştüremeden anlayıp hazım edemiyordu. Bu, olayın kökeninde, İki farklı etnik yapının birleşip; toplumlaşmanın gereği vardır. Geçiş ritüelleri, ya da geçişme sebolleri üzerinden yeni birlikler kurallaştırılıp kurumlaştırılıyordu. Yani ittifaklar düzeni sıklıkla geçiş ritüelleri düzenlenen bir sosyal toplumsal yapı idi. Birkaç totem aidiyetli etnik yaplar karışıp etnik ata totem, sosyal yapılanışlar enteğre edilip halklaştırılıyordu. Halk yeni kurallarını, toplumsal yansımadan icbarla, riayet ve ağırdan sindirimle, ancak benimsiyordu.

İki gereklilik, yapıları ittifaka zorlayacaktı.Toplumsal ekonomik biçimlenişlerin diğer grup yapılarla girişip, gelişir, büyür, organize olur olmanın takas ve işbölüşümü yapmaları. Ve tarımcı çoban toplumların, kısmen savunmada pasif kalmasıyla, bu tür yapıların savunma güç birliği içinde bir araya geleceklerdi. İki farklı totemist etnik kültür. Kendi içindeki meşru evliliği yasaklayıp, karşı toplumdaki kız ve oğlanlarla evlenmeyi yüküm etmişti. İlk meşruti kurumsallaşma kararlarından birisi budur. İki ayrı ata totem, etnik aidiyet; belkide ilk kez sosyolojik gen karışma zenginliğini ve kültürler etkileşimini gerçekleştiriyor olmalıydılar. Hem birbirini benimseyip kabulleneceklerdi (hiç kolay olmuyordu) , hemde yeni kırma bir etnik yapılar karışması, halk feno tipi doğuyordu. Şimdi olası ilk ittifaki kural kararlarına biraz daha yakında bakalım.

Yani bu tarafın üyesi kız ve oğlanları karşı tarafa, karşı tarafın üyesi kız ve oğlanları bu tarafa kaderdi. Kutsal kılma söyle idi: meşru olmayan, yasaklanan ve lanet olan, kendi topluluğunun içinde evlenme tutumuydu. Bu bir ittifaklık anlaşması ve toplumsal ilişkileniş sözleşme düzenlenmesidir. Böylece karşı tarafla evlenerek, kardeşleşme kuralı getirilmişti.

Kardeş deyince, karşı taraftan evlenebilmek için kardeşleşmedir. İlk ata totem sistem kendi aralarındaki ata totem kardeş evliliği idi. Yeni aidiyetlik evlenmeside, yine kardeşlik geçiş ritueli üstünde yapılacaktı. Ama iki ayrı ata toteme ait üyeler arası karşılıklı evlenmesiydi.
Kardeş olmak demek; kendi ata totem kardeş kutsallığında addediş yaptırımıdır.

Tabi süreç girişince bunların kendi kendisine organizeside sizin düşünüp geliştirdiğiniz bir şekilleniş olmayacaktı. Sorunlara siz cevap aradıkça her cevabın sürtüşen, aksayan, ya da süreci işleten çelişmeleri oarganizeyi biçimleyen şekillenişi alacaktı. Tabiki işin içine çıkarcı bukelemun vari öznelliklerde, katılmayacak değildi hani!

İlk sürtüşen çelişme sorunsal, çocuk velayet ata totem etnitise kimliği olacaktı. Yani çocuk hangi ata totem, bağla, yetişecekti. Etnik yapılar genelleşerek toplumsal yapı ile organize biçimlenirken, özel tutumlarlanda halksal dokularını oluşturuyorlardı. Yani halk biyolojik olarak ata totem etnik gen karışımlı dokudur. Sosyolojik olarak ata totem bağıllı üyeler kapalı devre, izole kalmış etnik birimlerdir. Ve bunların özel anlayışlarından hareketle, girişip birleşen, ayrışan, sosyo birim ritsel birlikleridir halk. Bu anlamda halk, hem etnik kalıp, hem etnik kalamamanın çelişkisidir. Toplumsal bağlamda da, toplumda üretemeyen ama geri hizmette toplumun bireyinede hizmet üreten bir emek sanat, varoluştur.

İlk etapta çocuk ana yerli olmakla sorun aşıldı. Gelin baba evinde damat gelip gidiyordu. Ama burada doğurtan kişi ile doğuran kişi çocuğun velayetine sahip ana ve baba değiller. Şimdiki dayılar baba idi.

Bu biçimleniş zamanla çok karmaşık ilişkilerden ve yüz yılar içindeki süreçle, doğurtanın babalık sorunsalını ve mirasını cocuğuna aktarabilmeyi ve yine bu statüye göre yeni evlilik hakkı edinebilmesi gibi, birçok hukuki ahlaki sorunsalları insanlara cebelleştirtir oldu.

Bunuda doğuranın ilk erkek çocuğa süt vermemesi, doğuranın sütünün ilk erkek çocuğa haram kılınıp, damat tarafındaki halalar tarafından emzirilmesi benimsenerek aşıldı. Yani yeni bir geçiş ritüeli oluşturuldu. Sütkardeşlikle oğullaştırma kural ve kurumu oluşturularak bu sorun aşıldı. Burada doğurtan kişi baba iken, çocuğun annesi haladır. Halalar annedir.

Buradada çetin bir sorun baş göstermişti. Anayerli kadınlar bu tarafa geçen çocuğa helal olmuştu. Anayerli tarafta k3endisini doğuran ve kız kardeşleride vardı. Özel ata totem anlayış, ilk toplumlar arası ittifakla, bunu yasaklamıştı! Sorun çetindi. Böylece olaylar bin yıllarla sürüp gitti. Bugünkü hale, ancak M.Ö 1900'lü yıllara doğru kısmen uygulanan bir anlayış olarak gelebilmişti.

Başka etnik grup ve yapılarda bu ilişkiler başka başka Ya da benzer olabiliyordu. Örneğin bu tür ittifaklarda bazılarında oğul baba yerli, yani ananın gelin bulunduğu topluluğun aidi sayılıyordu. Kız anayerli, yani ananın ata totem halkı aidi idi. Kız ananın geldiği topluma gidiyordu. Böyle iken de, kızın bu günkü anlamdaki biyolojik babası, bu taraftaki toplum kadınlarının (bu tarafa geçmiş olan kızınında) kocası oluyordu.

Burada ki değişkenlik, çocuk velayetinin ana yerli (ananın geldiği yer) mi? Yoksa, baba yerli (kadının gelin olarak bulunduğu yerli) mi? Buna göre; ana baba ile çocuklar arası evlilikler değişiyordu. Baba aidi toplumdaki kız, erkek kardeşin, ana yerli toplum aidi kız evlat (tabii ki bu günkü anlamda kızı) babanın meşru karısı idi.

Bu günkü kardeş, ve ana baba anlaması ile, o günkü kardeş ana baba anlaması, asla aynı değildi. İkinci olaraktan da, bu evlilikler, kardeşim diye evlendiği karısı Ya da kocası için başkası ile cinsel yasağı pek içermiyordu. Özellikle kadın eşler çocuğu olmadığı zaman kocasına kendi kadın kölelesini (cariyeleri) verip, doğan çocuk kocasının çocuğu, yasal olaraktan, onunda çocuğu oluyordu.

Örneğin Tevrat'ta Sara, kocası Abraham'a, kölesi cariye Hacer'i sunmuştu. Abraham'da kız kardeşim diye tanıttığı Sara'yı, bir Fravuna ve kral Abimelek'e karı olarak vermekte. Bunlar geçiş döneminin izlerini taşıyan geçişme ritüel ve sembolik, totemik, ittifaksal aidileştirme yansımaları ve yansıtılmalarıdır.

Bu aidileşme, zaman içinde evrile evrile, bugünkü karı koca; kardeş ve zina gibi ahlaki hukuki anlayışlarımızın anlamına dönüşecek ve evlilik yasakları buna göre meşruiyet ilişkisine dönüşecekti. Kardeşler arası, ebeveyn arası evliliği yasaklar hale gelecekti.

Üstelik bu eski ittifak düzenleniş biçiminde bir taraftaki kadın, beşikte de olsa, kadın sayılıp yani karşı tarafın evlenilebilir karısı idi. Kuşak farkı gözetilmezdi. Sözün gelişi, üç yaşında bir kadın! (çocuk kavramı yok) karşı taraftaki, 80 yaşında bir kocanın doğal karısı idi. Bu kültür M.S'ki zamanlarda dahi azalmış olmakla birlikte Samiler içinde yaygınca sürüyordu.

Eski ittifaksal düzenlenme biçimleri, ayin ve inançlara, kavli sünnetlere dönecekti. Bugün dahi, analık sorumluluğu üslenmeyi bilmeyen, cinsel ve öznel değer yargıları oluşmamış kız çocukları; 6 ila14 yaş arasındaki kız çocuk kuşağını, kadın sayan mantık; 60 -80 yaş aralığındaki erkekle evlendirilebiliyor! Eski, değişen bir kültün, geçiş ritüellerinin eski meşru zeminleri unutulmuş, kendileri işlevsiz kalmış, ama günümüze bu geçişme ritüelleri kutsal sünnet ya da ilahi emir gibi yansımaktadır. Bu türlerin, günle çeliştiğinin çoklukla farkında bile olmayız. Alimi cahili, bunların bugünde dışlanmasını bin dereden bin su getirip, akıl almaz bir zırvalıklarla anlatarak, bunu yapabiliyorlardı! Yani o geçmiş günlerin arkaik bir çok meşruiyetli geçiş ritüelleri, bugünün meşruiyetsizliği idi, bu görülemiyordu.

Hem de; “”geçen geçti”” denecekti. O günkü meşrulaştırmayı ikame edecekti. Bu ikameyi de benimsetmek için, temeldeki nesnel sosyal zorunluluk değişmiş, unutulmuş oluyordu. Bazen, düzenle çatışmıyorsa, sadece kült olarak benimsiyordu. Bu duruma bilmeyerekten de olsa, olayları bağıntılı kavrayamayan halk kitleleri, sade içini sanılarla doldurarak bu geçiş ritüellerini koruyup, kollayıp; ona yöneliyordu. Ritler bu tür yalın anlamalara, geçiş ritüellerini benimsemelerine çok uygundu. İbadet ve sünnetlerle de, mahrem edildiğinden, asıl mahremiyet anlaşılamadığından, ayin tören ve sünnetler sevap ve kutsal kılınıyordu. Hemde temel var oluşları hiç bilinmez olarak.

Unutturma, toplumsal nesnel ilişkiye yönelik bir hedef olmayabilecekti. Ana babayla ensest ilişki evliliği, konjonktürde bir gerek evlilik olmaktan tamamen çıkmıştır. Yeni konjonktürel düzenlenişimize göre, önceki kimi meşruiyetlilerin, çok çok acil şekilde vahametsinilip, tiksinti veren günahkarlık ata totem mantığı ile silinmek istenmesi hala vardı. Bu işin temeli de, geçiş ritüel araç yaptırımını otorite kılma çalışmasıdır. Oysa artık bu tür uygulamaların yerini nesnel bilimsel ilişkiler almıştır. Elbet bunlardanda inançlar çıkarılabilirdi.

Etnik yapılara, halka; yeni durumu benimsettirmek için, yapılacak geçişme sembollerini inançlaştırma eğilimleri bu eski adeti unutturmayı da beraberinde getirdi. Sonuçta bu durum, etnik yapılara, etnik guruplara, ve halka; temeli Hiç bir zaman sorgulanamayacak ilahi bir emir (otorite) olarak yansıtacaktı.

Halk, yada etnik yapı içindeki bu değişip dönüşmeler; toplumsal yapı kadar hızlı ve çabuk olmuyordu. Toplumsal yapı değiştiği halde, halksal ve etnik yapı uzun süre, aynı biçimde kalabiliyordu. Bu bir zamane düzlem içindeki ilişkin alanların (toplum ve halk alanları) ,ayrı ayrı davrandırtıp, bir birine ilişkilenip, referans bağıntısı yapılamaması demekti.

Halk Ya da etnik yapı, ne zamandan beri değişmiş, ama simdi ihtiyacını duyduğu bir öznel yaşantı durumla karşılaşınca, bunu toplumdan isteyecekti.Bu tür ilişkin bir özel durumunun çözülmesi için, toplumda çözüm istemesi durumu ile, toplumun çözümü, halkın tutumuyla çatışan bir hal alıyordu.

Halk toplumsal değişmeyi bilmediğinden, bugün bile, bu iletişim ortamında dahi, değişen yasaların hemen hemen hiç birini ve nedenlerini, gerekçelerini bilmeyiz. Ta ki başımıza bir iş gelip derman arayana değin, bunlara uyulamadığından bunlar oluyordu. Bir istek talebin, çözümünü istemek ile, cevabi karşılanması,halkın aidilik totem etnik yaşamı ile çatışıyordu. Bu çatışmalar halkın istemleri olarak zamanla arttıkça, ortamı, sosyal reformlara iyice hazır kılar.

Bunun toplumlardan toplumlara değişen çözümleri, halksal alanın kendi içinde oluşan kural seçeneklerini, işletir. Bu kurallardan bir tanesi, orta doğu toplumlarında en yaygın işletilen kural olacaktı. Bu, bilgilendirici, öğreten, belleten halk mesleğini öne çıkarır. Etnik yapı Ya da halkın, toplumdaki bu isteğini, her iki tarafla töre koyucu uzlaştırır. Bu uzlaşmanın aracı da, var olan süren yapı ile değişen yapının, olumlanıp, olumsuzlanan verileri ile aşılırdı.

Halkın, etnik yapıların inanç alanıdır. Yani değişik kurulumların üzerine uygulanabileciği bir sosyal öznel yazılımdır. Yani bir anlamda da, aslında var olanlar yapının üzerinde ya olumlanır ya yadsınır veya karışım bir yeni anlayış oluşturulur. Böylece,din yada inanaçlar ilişkisinin, girişen bir yönü ortaya çıkar. Bu hal, çatışmaların sonunda ortalama bir ortak kanı anlayışla, inançlaşır.Halkın geriden gelen, değişmeye direnme tavrı, yasa koyucuların yasa (din-inanç) koyması ile değişebiliyordu. Dini anlayışlar, eski sosyolojik gelenekle ve kutsal ata totem aidiyetlik anlayışı ile, pek iyi örtüşüyordu.

İnançlar en temelde, büyük toplumsal sarsıntılarda, halkı değiştirmeye bir motive aracı olurlarken, zamanla kendilerinin değişememesi sonucunda, değişmemenin ağır direnci olmaktaydılar. Etnik tutumlar: sistemleşen, kendisini büyüten dini yapılarla su yüzüne çıkıp tezahürleşirler. Yine halk yapıları yeni inançların, işlerlikle, ilişkisel bağlılık oluşturmasını ödevsinir. Halk kristalize olan çekeylenmesini, toplumsal ilişkilerden kaparak kendi yaşayış zaman ve düzlemine de dönüştürür. Burada ödev ve yükümlülüğün bariz farkları görülmeli. Yükümlülük değişime temelli, karşılıklı bir gerektirme bağıntılılık iken, ödev tek taraflı buyuran doğru kabul edilen töresel süreklilik algısına boyun eğiştir.

Sürecek

a href='http://www.ozgurlukicin.com' mce_href='http://www.ozgurlukicin.com' target='_blank'img border='0' alt='Pardus... Özgürlük İçin...' title='Pardus... Özgürlük İçin...' src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png' mce_src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png'/a

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 15.1.2009 13:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya