Rüzgâr,
saçlarının arasından geçerken
içimde bir kapı aralanıyor Nihal…
Ne göğe aitim o an,
ne yeryüzüne;
ikisinin tam sınırında,
senin teninden doğan bir esintiye dönüşüyorum.
Dallar titriyor uzakta,
sanki içimdeki saklı arzuyu biliyorlarmış gibi.
Her titreyişlerinde
senin adının gölgesi var:
Nihal…
Koyu bir geceyi yaran ince bir ışık gibi
ruhuma dokunuyorsun.
Benliğimde bir kıvılcım,
ruhumda suya değen altın bir çizgi…
Seninle her temas,
hem dünyanın en dünyevi sıcaklığı
hem de semanın en eski sırlarına açılan bir kapı.
Tutku sende
bir ibadet kadar saklı,
bir günah kadar güzel.
Elini düşünmem bile
içimde bir harf kıpırdatıyor;
o harf büyüyor,
aşkı kendine mihrap ediniyor.
Nihal…
Sen rüzgârın bile kıskanacağı bir dokunuşsun;
geçerken beni savuruyor,
ama düşürmüyor.
Kendine doğru çekiyor—
hem erotizmin çıplak gerçeğiyle
hem aşkın tasavvufi derinliğine doğru.
Seninle:
beden, ruhun diline
ruh, bedenin ateşine dönüşüyor.
Ve ben bu dönüşümde
dünyaya daha çok bağlanırken
kendimi senden ibaret bir evrene bırakıyorum.
Rüzgâr dinince bile
senin kokun kalıyor havada,
ben de o kokuda
yeniden ve yeniden
Nihal’e yönelen bir kul oluyorum.
Kayıt Tarihi : 19.8.2025 19:58:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!