Şimdi
Hiç bilmediğim bir dilde
Eski bir şarkısın sen.
Oysa bir nakarattın düne dek,
Dilimden hiç düşmeyen.
Islıklarla çalardım seni,
Dağ, taş, gök dinlerdi tüm gün.
Hâlbuki seni yeni, yepyeni
Sözlerle besteledim daha dün.
Şimdi
Hiç bilmediğim bir dilde
Eski bir şarkısın sen.
Uyaklarına bile dönmüyor dilim
Ezgilerin de iki ömür uzak,
Ne müziğine ritmiyor elim
Ne de sözlerin birer mızrak
eskisi gibi
sol göğsüme saplanan
can... veyahut da
canân.
Eskiden yeşil fistanlı bir türküydün,
Titrer radyom, her dem çalardı seni.
Bin asırlık, ezgilenmiş bir öyküydün
Boşa bekledim, ona eşlik etmeni.
Şimdi
Hiç bilmediğim bir dilde söylenen
Hiç bilmediğim
Eski, çok eski bir şarkısın sen.
Hiç bilmediğim dizelerde geçiyor adın.
Sanki hiçbir şarkıda yok o meşhur feryadın.
Dün yıldızlara bile fısıldadığım o güzel kadın
Şimdi sanki kendisi, yabancı bir serenadın.
Gün doğduğundan beri
Bir an bile aklımda yoksun.
Özenle yazdım güfteleri,
Şimdi kim okursa okusun.
Yine bir ıslıkla unuttum seni
Unutuşumdu bu sabah beni uyandıran
Meğer bir ıslıkmış uyandıran beni,
Aşık ve bin asırlık bir uykudan.
Kayıt Tarihi : 28.9.2022 21:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

şiiri midir uyaklarında kaybolunan
ezgileri midir hiç duyulmayan
yoksa sözleri mi ulaşamayan
nedir eskiten bir şarkıyı
yazan aynı yazılan aynı
fistan aynı türkü aynı
değişen şarkı olmamalı
dilden düşmeyen her nakarat
mahkumdur eskimeye, eskitilmeye
ne sözün suçudur ne de ezginin
her tekrar yıpratır güfteyi
her gün doğduğundan beri
ne şiire kızabilirsin eskidin diye
ne de unutabilir uyandın diye
her bakan okuyamaz şiiri
maarifet hep şairde
TÜM YORUMLAR (1)