Şiir, roman ya da öykü; resim, heykel ya da mimari tarihin uzaklarından süzülüp gelen güzelliklerdir/seslerdir aslında.
Yazıldığı/yaşandığı dönemin ışığıdır aynı zamanda onlar.
Her ne kadar bir yazarı, çizeri, şairi, ustası varsa da kimse umursamaz genellikle yazanı, çizeni, şairi...
Şiir bıraktığı iz, öykü yarattığı heyecan, resim ortaya koyduğu sürükleyicilik kadardır.
Bir duyguyu, beklentiyi, hatırayı canlandırırlar genellikle... Oysa tanımsızdır onlar bilir misiniz?
Hüzündür bazen aşk gibi coşku, öfke, kıskançlık olurlar. Ayrılık, özlem, belki buluşma derken vuslata uzanır duygu denilen derya. Tere dönüşür bir gencin bakışında. Elinin kınası henüz kurumamış gelinlerin kaş altından saklı gizli gülüşmesine kapı aralarlar.
Ve böylece herkes, seven her yürek almak istediğini alır. Kişi kendini, kendi öyküsünü bulduğu sürece, iç dünyasının algılandığını anladığı sürece sahip çıkar esere.
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta