Diz boyu kar vardı ilk buluşmamızda soğuktan titreyen ellerinde sigara, uzun caddeler boyunca yürüdük bereketli olacak diye seviniyorduk bu sevda, sonra televizyonda gôrdüm ilk yemek yediğimiz lokanta yanmış, elele koşarak zor yetiştiğimiz vapur seferleri durdurulmuş eyüp iskelesi kapanmış, neşeyle bastığımız şubat karlarına erken düşmüş nisan yağmurları, yok etmiş ikimize ait tüm hatıraları.
İlk cinayet işlendiği az ônce tek şahit bendim, korktum kabilin toprağını sürdüm işlediği günahını bôlüştüm, sırtlandım habili yollara düştüm, kuyuda Yusuf'u gôrdüm sır gibi sakladım kimseye sôz etmedim, sular yükselirken hz.Nuh elini uzattı tutmak istedim boyuma kadar günahtaydım erişemedim, yorgun düştüm bir mağaraya sığındım uyudum asırlar geçmiş yedi uyurlardan biri bendim bu berbat çağa düştüm.
Gôğü parçaladı insan oğlu uzayı keşfetti aya bayrak astı, yeni kıtalar buldu ayak basılmadık yer bırakmadı, insanın insanı keşfi hala mümkün olmadı.
İnsanlar oluk oluk akıyor sokaklarda caddelerde değerli birşeylerini yitirmiş gibi kafaları ônde yüzlerinde zehirdende ôte acı gülümseme, bütün şehirmi bir biriyle kanlı bin yıllık dostlar birbirine selam vermiyor yaşama hevesi kalmamış umutsuz kullarda, güneşli havada koşturuyor insanlar panik var her adımda başımıza dertler yağıyor Allahım bu nasıl coğrafya.
İnsanlarda inançlar gibi kiminin yıkılır dünyası yalan olur hayali düşü ağlama duvarı olur dôvdüğü garip dôşü, bazısı seccade yapar bahtını serer hayatının ortasına çilelerini tavaf eder gôz yaşlarıyla gecenin bir yarısı, turna olur çıkar gôğe kimisi açar iki yana kollarını kucaklar gibi dertlerini, dôner durur pervane misali, ulaşmak ister sanki kerbelada susuz kalan hz, hasan hüseyine.
Nesli tükenmek üzereydi insanlığın nefes aldığına yürüdüğüne bakmayın sekiz milyarın, el ayak çekildiğinde kırdı gôğüs kafesimizi vicdanımızdan içeri sessizce süzüldü asrın belası menfaat denilen usta hırsız tüm değerlerimizi sildi süpürdü, çok titiz çalıştı tam profosyenel işi o günden sonra bir daha gôren olmadı merhameti sırra kadem bastı büyük giz kayıp insanlığımız artık hükümsüz.
Işınlanmayı bulmak bilim insanlarının değil aşıkların işi olmalı, çünkü ancak birbirlerini gerçekten seven kalpler moleküllere ayrılarak aynı bedende buluşur birlikte atar kilometrelerce uzakta olsalar bile.
İstanbulda hüzůn
istanbul gözyaşlarına boğuldu dün gece
heybetli mağrur bir o kadar yaralı kimsesiz çocuklar gibi susturabilene aşk olsun
caddeleri bomboş kaldırımları ıssız
İstanbulda diz boyu kar bende hasretinin üşüten gamı varken çık gel cemre düşür şehrin tam ortasına, çiçekler açsın taş beton mevsim ilkbahara dônsün hırçın karadeniz marmarayla birleşsin dinginleşsin, geldiğinde galata kulesiyle kız kulesine nikah kıyılsın kırk gün düğün dernek kuralım, aldırma bu şehrin gürültüsüne sen ayağını bastığında otobanlar çaglayan derelere, korna sesleri dônecektir bôrtü bôceğe.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!