Ansızın kararıverir bir gün hayat
Ölüm geliverir kapına
En güzel muştusunu
Söyleyiverir sana
Kabullenmek istemezsin belki de
Ya da hazır değilsindir bu muştuya
Ben sana ağladım
Senin yokluğuna, gidişine, bir daha geri gelmeyişine
Ben kendime ağladım
Yalnızlığıma hüznüme sessizliğime kimsesizliğime
Ağladım hem de saatlerce delicesine
Soğukla kardeş olmuş,
Issız ve kimsesiz,
Yalnızlıkların hüküm sürdüğü,
En zor acıların çekildiği,
Kimseciklerin ortalıkta gözükmediği,
Tüm herkesin en derin ve tatlı uykulara daldığı,
Dışarıda sis var göz gözü görmüyor
Buz tutmuş zemin yağ gibi kayıyor
Soğuğun tam anlamıyla tarifi dışarıda
Pencereden bakmak bile yetiyor üşüyorum şu anda
Belediyenin sisli havayı biraz olsun açan sarı lambaları
Göz dolduruyor derince düşündürüyor insanı
Yaşam ve ölüm…
Bunun adı hayat.
Gel ve git…
Varlığın sanki bir saat.
Bir varsın, bir yoksun,
Zemin ıslak yağmur yağıyor
Şırıl şırıl akıyor yol boyu sular
Gökteki bulutlar hüznünden ağlıyor.
Yere dökülen damlalar bize hayat veriyor.
Yağmur, inceden inceye yağmaya devam ediyor
Hatıralar aynasında görüyorum,
Mahallemin sımsıcak gülümseyişini,
İçimize saldığı mistik huzuru,
Gecelerimizi aydınlatan saklambacını,
Üç öğün yemeğimizdi o günlerde,
Çelik çomağı, misketi, körebesi,
Bir sürü gidilecek yol var etrafta
Doğru yolu bulup da gitmek marifet bu zamanda
Bazı yollar sarp bazı yollar yokuş
Kimi zaman yollar dar kimi zaman geniş
Bazen dümdüz yollar bazen de inişli çıkışlı
Kimi yollar uzun kimisi de çok kısa
Nereye kadar gider yapılan bu zulüm?
Zalimi de bekleyen var bir ölüm
Eni de belli, sonu da belli
Ömrü toplasan ya kırk eder ya elli.
Dar-ı imtihandır, ayan beyan ortada burası
Hesapların görüleceği asıl yer orası
Kurumuş dallarının öz suyu çekilmiş
Beti benzi atmış sanki bir zamanlar yeşil değilmiş
Beli bükülmüş iki büklüm olmuş zavallı yaprak
Dün koca bir taşın yanında gördüm onu ağlayarak
Nasıl da ağlıyordu haline garibim için için
Dayanamadım ben de sicim sicim gözyaşı döktüm onun için
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!