Dön, beni de götür,
Nereye gidiyorsan…
İster bilinmezliğe, istersen hiçliğe…
Senleyse gidilecek yer; önemli değil neresi olursa…
Sonunu düşünmem…
Adı gurbet olsun ya da ölüm olsun, ne fark eder?
çaresizliği yaşadın mı hiç sen
seni seveni istemeden arkanda bıraktın mı?
gözlerinin önünden kayıp gittiği
sen nefes alırken nefesinin kesildiği
duygular coşkunken bedeninin tükendiği
Dalsam ummana, iki rakı şişesiyle…
Kana kana, doya doya içsem…
Kaybolsam orada, hiç çıkmasam, çıkamasam…
Çıtır keyif değil, zil zurna sarhoş olsam…
Geçmişi ansam, geçmişime tüm çıplaklığı ile küfretsem…
Ana avrat sövsem…
keşke aynı mahallede büyüseydik
keşke aynı havayı teneffüs etseydik
mesela, sen de benim gibi tozlu topraklı bir yolda yürüseydin
ben de, senle beraber yağan yağmurla o topraklı yolun kokusunu alsaydım
mahalleden geçerken tek katlı barakayı andıran,
tuğladan yapılmış
sen yoksun ya
kalsak ne olur
bu saatten sonra burada?
ha, ne olur?
hadi söyle
hiç birisi yok
özlüyorum çocuk
“neyi?” diye sorma
belli değil mi?
apaçık her şey
tüm çıplaklığı ile karşında
yeşili özlüyorum
özlem duyuyorum
yorgun geldiğimde kapıyı açmalarına
sabah beni “hadi kalk” deyip uyandırışına
bu kadar çaresiz kaldığımı hatırlamıyorum
sanki kolum kanadım kırıldı
gözlerim görmez
sen gittin ya
daha kolay oldu birçok şey
daha basitleşti
acı diye bir şey kalmadı
seninki tümünü örttü
gönül yarasından sonra
hüzünlendim yine bir sabah
elimde acı acı çektiğim sigara
zihnimde geçirdiğim anılar
başucumda renksiz bir fotoğraf
konuştum durdum tam dört saat
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!