Ağlamaları biriktiriyorum eski gözyaşı şiselerinde
Şisenin dibindekiler güçsüzlüğün en güçlü senbolleri
Tane tane süzülen parçacıklar
Rahatlatıyor puslu kızılımsı geceleri
Dışarda bir kurt uluması bir iğde çekirdeği
İçerde davete icabet edipte gelmeyen gelemeyen gözyaşı
sarıl bana sımsıkı
unutmam gerek geçmişi
belki de geleceği
gün oldu baban çocuğunun babası oldu mu senin
çocuğun on yedi aylıkken girildi mi derinlerine zorla
sonra büyüdü adı oldu Gül Dünya
don kişot olman gerekicek
yel değirmenleri
düşmanın
bazen dostun
o dönecek sen büyüyeceksin
o duracak sen öleceksin
Dur dedim
Sözüm sebep
Yeşil yandı
Önce sağa
Sonra sola
Sonra tekrar sağa baktı
Kafam kesik koltuğumun altından gülümseyen
Islık çalıp şarkı söyleyen
Sultanahmette alman çeşmesinde bekleyen
Ardıma tüm Yezidileri sürükleyen
Kendi leş hayatı kalleş
Başı vurulasıca denilen bezgin bir ilahiyi müjdelerim
üstüne mi yapıştı ölüm
sıcak sıcak belki de
elbislerin yandı
seni de yaktı içinde
kusura bakma çocuğum
yanlışlık oldu gene
Ve gidiyor çocuk gelenlerin hepsi
Öldürerek ve kendi elleriyle gömerek düşlerini
İşte oracıkta, ince bir beden filizlendi
Görmedin mi sen?
açamadan solup gitti
belki ondandır, vurdumduymazlığın
Habeşli köle kıvamında güneş altında
el açtım kah medinede kah kudüste
ağlamasıyım dinlerin
tavan arasıyım kaybolmuş elbiselerin
kemiklerimi örten deriye et derseniz yalan
Yürüyorum taşköprünün üstünde
Yansıyor yitik bedenim Seyhan nehrinin derinliğine
Doğuyor mu bilmem ama daha dün öldüğü belli güneşin
Büyüksaatten koşarak geldim geceydi ve karasoku tedirgin
Uyandığımda açtım çift kapılı asma kilitli dede evini kaçtım dışarı
Asri mezarlıkta yatan öksüzlerin annesine ulaştım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!