sabah saat dört otuz
ve ben o narin teninde
bir kar tanesi oluyorum
dökülüyorum
dökülüyorum
eriyorum
unutmak istiyorum unutmak
kötü olan ne varsa
ama bu bir ölüm olmamalı
haykırmak istiyorum haykırmak
güzel olan ne varsa
sonradan yeniden doğmuşcasına
gecenin bir vakti
dinmiş bir yağmurun ardından
ufukta toplanmış
bulutların arasından çakan şimşeklerin oluşturduğu
görkemli güzelliği andırır gözlerin
sahrada iz bırakır
her bir kum tanesine
peşinde sırılsıklam adımlar
kurumuş dal arar tenimdeki ürpertilerle
herhanbirzaman/herhangibirdörtduvar
bir sonbahar mevsimiydi
yağmur dolu dizgin yağıyor
rüzgar el ayak kesiyordu
yalnızdım,
yokluğunda hırpalandım
bayılmışım
bedenimin inadına kölen olmak
yüreğimi söküyorsun yumak yumak
bülbül gülsüz nereye konacak
yüreğimi söküyorsun yumak yumak
zümrütün özelliğine de bak
dünyadaki en güzel sözü
bir dilenci kızdan işitmek
‘sana gelen, bana gelsin’
narin bir gülün bilerek
bütün kötülükleri soluması
ne o an asi duygularla
bir gece daha sensizim
kendimi varlığınla kandırıyor
bekleyen kadehini de dolduruyor
güya tokuşturup beraberliğimize içiyoruz
doldurduğum kadehin gülüyor senin yerine
sahildeki denizin endamındayım
vurdukça dalgalar yüzüme
hislerim sevdamın serinliğinde
coşkunluğun kadar sessiz gecedeki,
sevimliliğin bambaşka.
yıldızların altında gülümsediğini,
bu gece
pek çok şeyi konuştuk
anneleri konuştuk
bizi sevecenliği ile saran o yüce varlığı
varlığın için kendi varlığını bile düşünmeyen
o yüce varlığı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!