Hiç yaşamadı
Şimdi seni düşünüyorum,
Aklıma gülüşün geliyor sinsice,
Yağmurlu bir akşamdı hatırlıyorum,
Durup durup çayı yudumladığımızı,
Üşüdüğümüzü, korktuğumuzu,
Sonra sessizce gidişini,
her akşam yaşanmış bir gün,
yaşlı bir adam gibi homurdanıp duruyorum.
ağrıyan dizlerimden şikayet ediyor,
artık iyi görmeyen gözlerimden,
ve hiç bir yere koşarak gidememekten,
muzdarip bir başıma oturuyorum!
tek kişilik bir hayatın,
içindeyim,
etrafımdalar,
hepsi dışımda,
kırık kalbimin…
kimse için kıymetsiz canımın,
değişmesin isterdim zaman,
hep aynı kalsın,
en çokta annem ölmesin,
yaşasın isterdim…
mahallenin çeşmesi kurumasın,
kuşlar hiç susmasın,
Taşa, mermere anlatsan heykel olur,
Bir gecede saçları beyazlar, kel olur,
Gök yarılır, ağlamaktan sular sel olur,
Sen kime anlatıyorsun sözün yel olur,
Menfaat için sevdiğin bakmışsın el olur,
Sen sus gözünü sevdiğim belki ilahi adalet olur.
Peki ya hiç karşılaşmasaydık; hiç bakışmasaydık, geçip gitseydik yan yana yürürken iki yabancı gibi;
Bir düşün herşey siyah beyaz, mevsim hep kış veya toz pembe.
Ama hep bir eksik bir yerlerde,
Belki bir şarkıda, belki bir kadehte, belki de bir iç çekişte.
Arayacaktık mutluğu, belkide her yerde,
Bulamayacaktık bir birimizi,
çokta umurumda,
boş vermişim,
ne dileyeceğim ondan,
ne çıkar yalvarmaktan, yakarmaktan,
ağrıyor yine başım,
ter içindeyim,
dünya yalan, cennet gerçek olsa,
dualar duyulsa,
ilahi adalet gelecek olsa,
hiç değilse hak hukuk,
bolluk olsa,
bizde inanırdık masallara,
Ben rakı masası istiyorum.
Bir de karşımda boş sandalye,
Sabaha kadar onunla konuşup,
ona anlatmak istiyorum.
Çünkü adamın birinin de dediği gibi;
“Bazılarımız şiirlere tutunuyor,
Bazı insanların canı cehenneme,
beş para etmiyor,
Ne kabuğu ne içinin fındığı,
Mutsuz, meymenetsiz suratları!
Anlatmaya yirmidokuz harf bile yetmiyor,
Ne kavuğu ne kabuğu ne de kılığı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!