Denizi seyrediyordum İstanbul’da bir pazar günü
İstanbul ağlıyordu sanki, ogün bir başka hüzünlüydü
Bütün caddelerde hayatla ölüm kalım maçı vardı
Caddeler de bıkmışlardı bu kavgalardan, ama ne yapsalardı
İnsanlar ne İstanbul’un nede benim farkımdalardı
Onlar son düdükten önce bir gol daha atabilmenin uğraşında
Bir boşluğun yokuşunda hüzünlerle yarışırken
Ne sevdalar bitiyordu ben seninle tanışırken
Güneş şimdi yeni aşklarla doğuyor ufuklarda
Mevsimler bahara takılıyor yıllar bir bir aşınırken
Bulutlar ağlamıyor artık, yağmurlar sevgiyle yağıyor
Varsın şimşekler birbirleriyle amansızca savaşsın
Varsın yıldızlar karanlık kuytularda saklansın
Varsın kabuslarımın ortasında kabuslar yaratılsın
Varsın ay tutulsun, güneş doğmasın
Zifirden karanlık gecelerimin sabahı olmasın
Sen yoksan yanımda
Yine akşam oldu sızlıyor içim
Bugün de gelmedin yine sensizim
Kanıyor yüreğim bak çaresizim
Yaradan aşkına dönsen ne olur
Bağımda güllerim kurudu gitti
Sövelerin titremesi durmuş değil henüz
Kapının gürültüsü kulak zarlarıma doğru dalgalanmakta
Tavandan dökülen tozlar saçlarıma düşmedi daha
Şimdi sen kapının öbür tarafındasın, ben bu tarafında
Umurumda değil odanın buz gibi soğukluğu
Korkutmuyor beni yalnızlığın depremsi uğultusu
Tane tane düşüyor bedenimden kumlar
İçten içe eriyor ömür, sönüyor mumlar
Bir ömür yeter mi doymaya aşkına senin
Takvimden bir bir düşüyor çaresiz yıllar
Bir kere çarkına düşmeye gör-sen hayatın
Gönül, öyle bir aşka düşürdünki beni
Seviyorum, seviyorum doymuyorum
Gönül, öyle bir hasretki ağlatan beni
Ağlıyorum, ağlıyorum bıkmıyorum
Sensin yapraklar sararırken yeşeren
Parmağımızdaki yüzüklere bakma
Ta yıllar önce kesildi, koptu onların bağı
Paylaşıyoruz belki hala aynı yatağı, ama
Yıllar aramıza soktu sıra sıra dağları,
Uçsuz bucaksız mesafeleri
Biz şimdi paylaşıyoruz ayrı ayrı dünyaları
Sen bu dünyaya kazık mı çakmaya geldin, hayrola
Hamal gibi yüklenmişsin sırtına dünyanın tasasını
Gece gündüz, dere tepe demeden koyulursun yola
Bir günde yan gelip yatsan n’olur, satmışım anasını
Etrafta daha ne güzellikler var dön bak bir sağa sola
Teninin kokusuna ekmek bandığım
Yalnız yastığına değil yoluna da başkoyduğum
Bir gün bu başı musalla taşına koysalar bile
Bilki soğuk olan yalnız bedenim olur
Çünkü ölümün yüzü soğuktur
Ama, içim aşkının ateşiyle yanarak gideceğim
Kendisi Her ne kadar Mevla'na ve Yunus'un felsefesini uymaya çalışıyorum desede Biz gönlünde her ikisinin de dolaştığını gördük,Kimseyi kırmadı,Çiçek zarafetine sahip bir şahsiyetle Nice altından kıymetli dizeler sundu,Dostluğuda Üstadlığıda,Ustalığıda Bambaşka.
saygı ve hörmet bizden Şairin ş ...