Geli yavrularım gelin
Bir dizime sen kızım
Bir dizime oğlum
Anlatın bana
Çocuk dilinizin lehçesiyle
Okşayın beni pamuk ellerinizle
Yüzyılların gerisinden
Bozulmadan gelen heybetli taşlar
Kimine fes, kimine sarık giydirilmiş
İnce işçilik
Sade taşlarda yok değil hani
Marangoz kalfası
------------
Ağaçla beraber yontulan eliydi yüreğiydi
Her objede daha çok keskinleşen gözüydü
Yonttukları sözüydü marangoz kalfasının
Ustalaşırken zımparalanan kabasıydı hayatın
Genç'iz işte, o yıllardı
Coşkulu, göz alıcı, kıpır kıpır.
O filim'i her izlediğimde
Titanic'in güvertesinde
Okyanus'a kollarını açan bizmişiz gibi gelirdi bana.
Gecelerimde deniz feneri
Uzakta da olsa aydınlatan
Dalgakıran
Dalgaları usandıran
Herşeyi delip geçermişte
Siyanür
Göçebe yörüğün kıl çadırı değilim
İki günde toplanan
Sahiplenirim olduğum yeri
Büyürüm büyürüm
Küçük olsamda büyürüm
Osmanlı gibi
Her şey yerinde güzel
Güzel durduğu yerinde
Sözler şarkıda güzel,sözler şiirde
Devler ülkesinde dev değil
Cüceler ülkesinde cüce
Karşılaşmadıkları sürece
İplerim elinde
Hangi mevsim
Neyi ne zaman nasıl istersen
Bir karatahta misali
Sonbahar, kış,ilkbahar,yaz
İster boz,ister yaz.
Gündüzün hoyratlığını örten gece gibi
Ört beni
Törpüle sivri yerlerimi
Çapkınlığımı,salaşlığımı
Büyük hırslarımı
Törpüle sivri yerlerimi
Umut içimde uçsuz bucaksız bir his
Umutsuzluksa aydınlıktan karanlığa geçişteki sis
Hani bazıları derlerya bu dünyada yaşanmaz
Umutsuz, aşksız, sevgisiz
Oysa bize bunları yakalamak için
Bir ömür tüketmek düştü, bitkiniz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!