Maziden Yansımalar 2 ( Lise Yıllarım )

Muhammet Bora Candan
82

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Maziden Yansımalar 2 ( Lise Yıllarım )

Lise yıllarında, bir oda kurduk arkadaşlarla.
Posterler astık odanın dört bir duvarına.
Kurduğumuz odada,
MUGEN sayesinde yaptım onlarca oyunu.
AC Milan sevdirmişti bana futbolu.
Yine de en iyi futbolcu L. Messi olacaktı, bu belliydi.
Gerçekten çok seviyordum Linkin Park dinlemeyi.
“Gençken yapılacak 100 şey” videosu çektik.
Ölüm tehlikesine meydan okuyarak
Girilemez denilen yerlere girdik.
Atladık çatıdan çatıya,
Bisikletlerle çıktık en olmayacak dağlara.
Bisikletlerle gittiğimiz yerlere arabalarla gitmek zordu.
Gizemli mağaralar arardık, yanımıza alıp yolluğu.
Hasbro'dan Risk oynardık arkadaşlarla.
Arkadaşlarım meraklıydı benden yeni şeyler duymaya.
İlgimi çekerdi Bartitsu, Shaolin Tapınağı
Ve Viktorya dönemi.
Kardan adam yapardım,
Gözleri olmalıydı yaban mersini.

Yaratıcılığım güçlüydü, bulurdum her zaman yeni şeyler.
Dostane gelirdi sanat ve felsefeden bahsedenler.
Severdim fantastik kitapları ve filmleri.
Altın Pusula, Pan’ın Labirenti, Narnia Günlükleri…
Münazaralarda hep ben olurdum ve ağzım çok iyi laf yapardı.
İlde birincilikle kazanmıştım kompozisyon yarışmasını.
Satrançta da birincilik elde edecektim,
Ama hakem gittiğinde rakibimin bir hamle geri almasına izin verdim.
Yakın arkadaşlarım metal müzik grupları dinlerdi.
Gerçekten,
Yaşıtlarımdan daha iyi bilirdim hemen her şeyi.
İple çekerdim Şampiyonlar Ligi maçlarını
Ve Eurovision şarkı yarışmalarını.
Kedileri çok severdim,
Bulamamıştım Super Mario’nun yediği mantarı.
Göl evinde yaşamayı hayal ederdim.
Para bulmak kolay, güzel ev bulmaktı terk derdim.
Oysa para bulamamıştım Sagopa Kajmer konserine bile.
Bu yüzden çok da mahcup olmuştum bir güzele.

Arkadaşlarla evin çatısında kendimize bir oda kurmuştuk,
Ve onlarca poster asmıştık.
Playstation için onlarca oyun listesi yapmıştık.
Devil May Cry, God of War ve dahası.
Yaşamayan bilemez bu büyük maceraları…
Hitman, Tomb Raider, Half Life gibi oyunlar.
Bazılarımızın anısında derslerden fazla var.
GTA hile kodları hala ezberimde.
FM için az futbol kadrosu karalamamıştım defterime.
En sevdiğim oyunların listesi sırasıyla şöyleydi:
Tekken,
Mortal Kombat,
Age of Empires,
Age of Mythology,
Soul Calibur,
PES ve FIFA...
Gücüm yetmezdi,
PSP el konsolumun başından kalkmaya.
Geride kalmıştı:
Snow Bros, Metal Slug, Street of Rage ve dahası.
Yeni oyunlar bulmalıydım, tutamazdım geçmişin yasını.
Tekken oyun serisinde gerçekten çok başarılıydım.
Hatta bu konuda ülkenin oyun topluluklarında nam saldım.
Rally yarış oyunları ve The Punisher, Mystical Fighter gibi oyunlar.
Playstation'ının yanında bir de Xbox ve Nintendo var.
Cezbederdi her türden oyun konsolu.
Oyun veya filmdi eğlenceye dair hakiki konu.

Fakat başka mutluluklar da vardı,
Mesela semaver eşliğinde gece sohbetleri
Ve bizi biz eden şeylerin keşfi…
Yakın arkadaşlarımı da alıp,
Bir karavanla dolaşmak isterdim dünyayı.
Kim istemezdi ki, bir ağaç evinde yaşamayı...
Uzay belgeselleri beni büyülerdi.
İnternete ulaşım zordu, tarardık ansiklopedi.
The Joker, Rorschach, V for Vandetta gibi anti kahramanlar.
Çok cezbederdi bizleri bir zamanlar.
Yine de kişiliğim Robin Hood’a daha uygundu.
Mazlumları korumak bende güçlü bir huydu.

Henüz o yaşlarda bitirmiştim,
200’ün üzerinde dünya klasiğini,
Başka tarzlar da okurdum elbette:
Agatha Christie, Dan Brown, Stephen King gibi…
Filmler ve kitaplar, gelişim için en güzel yollardı.
Ana karakterle bütünleşecek bir empati gücüm vardı.
Christopher Nolan, Martin Scorsese,
David Fincher, Quentin Tarantino ve dahası…
Yakalardım filmlerdeki en derin metaforları.
Benimle birlikte film izleyenler filmlerin iki yönünü de görürdü.
Filmin sonunda ben anlatırdım, filmin gizemli yönünü.
Dostlarım beni hayretle dinlerdi.
“Nasıl fark edebildin, çok etkileyiciymiş” derdi.
Her zaman severdim derin anlamları.
Hiçbir zaman düşünemezdim, bu hayatı düz yaşamayı.

Gizemli olan her şey hoşuma giderdi.
Günleri akşam ederdik,
Oynarken langırt ve masa hokeyi.
Halı saha maçları, masa tenisi, arkadaşlarla giysi değiştirmek...
Birçokları için asilik gelirdi, Rap müzik dinlemek.
Çevremde Andre Rieu dinleyen de vardı,
Tripkolic dinleyen de...
Saygı duyardım sanat kaygısıyla yapılmış her müziğe.
Pek param olmazdı,
Bu yüzden çoğunlukla aç geçirirdim öğle molalarını.
En az bir sene daha gitmeliydi, eskiyen ayakkabı.
Duygulanmıştım,
“Benim Babam Kardan Adam” filminde.
Arkadaşlarım beni arardı,
Bilgisayara format gerektiğinde.
Gömleğin altına sweatshirt giyip
Kıvırırdık gömleğin kollarını.
Pahalı da olsa alınmalıydı Enok’un Kitabı.

Resim atölyesinde resimlerimin gördüğü ilgi…
Meral hoca çizimlerime hayranlık beslerdi.
Şehr-i Hüzün albümünü dinledim defalarca.
O yıllarda alışmıştım gözlerimi kapamaya.
MP3 Player’ımda doluydu Manga şarkıları.
Geceleri arkadaşlarla oynardık;
Monopoly ve parti oyunları…
Her şey çok eğlenceli gelirdi o zamanlarda,
Herkes dönüşmüştü imitasyon bir Cem Yılmaz’a.
Kızların en sevdiği seriydi Alacakaranlık serisi.
Bir efsaneydi, arkadaşım Resul’ün baterisi.

Ozzy Osbourne, Behemoth, Metallica…
Dinlemeye sevk etti farklı tarzlara.
Sıkıysa kalkışın Efe ile karaokeye.
Hayranlık beslerdik hemen her türden müziğe.
Avril Lavigne, Evanescence, Shakira…
Dinlemek büyük zevkti, gelirken aşka.
Arkadaşım Fatih sakalsız Gandalf’a benzerdi.
Kan grubum gibi,
Benim de az bulunduğum söylenirdi.
Keyifli oluyordu arkadaşlarla mangal yapmak.
Koray’ın hayaliydi, bir gün Sherlock Holmes gibi olmak.
Mezuniyette Fahir Atakoğlu etti tüyleri diken diken.
Işıkları kapatmalıydı sınıfı en son terk eden.

Yıllığımızda yazılanlar hala bekliyor bir kenarda.
Sadece lise bittiği için değil, kep atmıştık bazı yaşananlara.
Sigara, alkol… oldu bizim de kabahatimiz.
Sağlığımızdan kıymetliydi acılara sevgimiz.
Kimse bilmez, ilk şiiri kime yazdım,
İlk sigarayı neden içtim.
Beni bu yollara sürükleyen de kim?
Ne çok ünlü çıkardı okumuş olduğum lise.
Alıştım sınıf arkadaşlarımı televizyonda görmeye.
Kimi ünlü bir dizi-film oyuncusu oldu,
Kimi sosyal medya fenomeni,
Kimi ünlü bir müzik grubunda solist,
Kimi Miss Turkey birincisi.
Herkesin benim için kullandığı söz: “Farklı biri”
Çevrem her zaman genişti
Ve bana saygı duyulurdu.
Girdiğim ortamda etki yaratmak bende bir huydu.

Beni tanıyan herkes derinliğimi bilirdi.
Benim yanımda zamanın farklı aktığı söylenirdi.
Lider yönüm ağır basardı ilişkilerde.
Öl desem ölecek dostlarım hala dillerde.
Sevdiğim kızlardaki ortak nokta isimlerindeki “Ş” harfi.
Onun dışında hiçbirinin birbiriyle zerre yoktu ilgisi.
Keçi sakalım, yeşil hırkam, Beats kulaklığım…
Hayao Miyazaki eserlerine hayranlığım…
Nazgüller, krakenler, nefilimler…
Fantastik dünyalara gidip gelişler…
Her şey çok güzeldi.
Her şey çok özeldi.
Beden eğitimi derslerinde öğrenmiştik
Hem tangoyu hem zeybeği…
Herkes aynı dünyada ama farklı rüyalardaydı.
Nasıl hayallere dalmadan geçirebilirdim
Turuncu akşamları…

Resim konusunda yetenekliydim
Ve edebiyat
Ve felsefe
Aslına bakarsanız merakım vardı her şeye…
Başta sanat ve bilim.
Yaratıcılığın olmadığı bir işte nasıl çalışabilirdim?
Hayat, soğuk banyodan çıkıp havluya sarılmak gibiydi.
Yaşam bana gerçeklerle yüzleşmeyi çok erken öğretti.
Güçlü olmak yetmez, dayanıklı olmak gerekir.
Henüz o yaşlarda yazdığım yüzlerce şiir.
Benim 18 yaşımda yazdığım şiirleri
Millet 40’ında bile yazamazdı.
Herkes aynı yollardan geçer de
Kimse benim yaşadığım gibi yaşayamazdı.

Nerede bir hayvan görsem okşardım başını.
Çok az kişi bilirdi,
Aileme dargın abimin fabrikalarını.
Tuncay abim sayesinde sevdim sanatı ve bilimi.
Bir zamanlar ailede herkesin dilindeydi abimin evleri.
Çok az kişi bilirdi başhekim amcamı.
Herkese açmazdım ailemle ilgili konuları.
Abimin yapmış olduğu Tesla Bobini…
Gerçekten inanıyordum, abim bir dâhiydi.
Asla ondan para istemezdim, bu olmazdı.
Çok erken öğrenmiştim kendi ayaklarımın üzerinde durmayı.

Liseyi dershanesiz kazanan 2 kişiden biriydim tüm lisede.
Birçok güzel konuda ben vardım lisenin dilinde.
Lise yıllarımı hep iyi olarak anacağım aklımda.
Geçti gitti yıllar, ne aşikâr kaldı ne saklımda.
Yıllar geçti aradan, acısıyla tatlısıyla kaldı anılar.
Anıların arasından şimdiye taşıdıklarım da var.
TV dizilerinde boy gösterecek kadar ünlü olamadım belki de.
Ama inanın hiçbir çabam da olmadı böylesi bir şeye.
Lise yıllarım, kurduğum dostluklar ve şekillenen kişiliğim.
Bir bütündür mutluluklarım, hedeflerim ve sevgim.
Her şey bir anı bu dünya penceresinde.
Bugünler de yarının anıları olmaya hep gebe.
“Baki kalan kubbede hoş bir seda imiş”
Bıraktığımız iz önemli;
Fark etmez gelecek, bugün ya da geçmiş…

Bu şiirle hiçbir sanat kaygısı gütmeden içimi dökmek istedim sadece.
Anılarımı kaleme alarak bir selam yolladım geçmişteki kendime.

Ocak / 2020

Muhammet Bora Candan
Kayıt Tarihi : 30.3.2020 16:33:00