Ellerin midir değdiği yerde çiçekler bitiren
Gözlerin midir insana hayaller gördüren?
Bu nasıl bir sarhoşluk, serap her günüm her gecem
Bitmek bilmez dizelerim, içimden geçenleri ardı ardına hecelerim
Tütün dumanla buluşur, aklımdan firar eden düşünceler birer birer tutuşur
Ne kadar kifayetsizdir kuru kuru
Seni seviyorum demek şimdi
Hiç şiir okumadan
Şarkılarda kaybolmadan
Sigaramın dumanına anlatmadan seni
Öylesine derin bir sevda filizlenip, kök salıyor ki içimde
Ne kelimelere dökebiliyorum
Ne kalemime anlatabiliyorum, dizelere taşıyor içim
Evler küçülüyor, yollar kısalıyor
Gökyüzü bile ufacık kalıyor gözümde
İçimde sönmek bilmeyen bir ateş yanıyor
Ellerim hiç olmadığı kadar soğuk inadına
Susturulmuş, yarıda kesilmiş kelimelerim
Cenneti arzulatan cehennemin soğuk rüzgarları
Denizler durgun, kargalar sessizlikten muzdarip
Yorgun gözlerle göğe baktı
Veda eder gibi batıyordu güneş
Karanlık çöktü birden bire
Caddelere, evlere, bahçelere, yüreğine.
Oysa ne umutlarla çıkmıştı yola
Yirmi birinci yüzyılın vebası çoktan yayılmış her yere
Keskin, amansız bir soğuk nüksetmiş zihinlere, kalplere
Bunca dert, keder yetmezmiş gibi düşman olmuşuz kendimize
Ardı ardına sonu gelmez duvarlar örülmüş dört bir yanımıza
Her bir darbeyle soluk bir güneş ışığı süzülüyor çatlaklardan
Kimdir sureti zihnime kazınan, aklımın odalarında izinsiz dolaşan
Güneşten daha çok içimi ısıtan, aydan daha göz alıcı olan
İçimi çoğu zaman çocukça bir neşe, bazen korkuyla dolduran
Kimdir o hem geçmişi, hem geleceği bir zanaatkâr gibi incelikle dokuyan
Şans mı, kader miydi yaşam denen bu hikayenin sonunu belirleyen?
Satranç oynamaya benziyor bir insanla konuşmak, anlaşmak
Peki daha mı kolay mıydı susmak, kendi içinde kaybolmak?
Bugünler de tek gördüğüm, kendi ellerimle ördüğüm kördüğüm
Yok sayıldığımda bile sizlerce, varsaydım sizleri kendimce
Bin kere sorsan bin kere anlatır, bin bir kere açıklarım sana kendimi
Denize açılamamanın hüznü var içimde
Mehtap vakti kıyıdan çok uzaklarda
Özgürce kulaç atıp mesafeleri aşamamanın
Kendimi sakin suların şefkatine bırakamayışımın
Hala dün gibi aklımda yalnızlıklarım
Pencerenin önünde bekliyor, solduğundan habersiz bir gül
Cama düşerken damlalar geçmişi de beraberinde sürüklüyorlar
Güneşli güzel günlerin hasretiyle geçiyor zaman dermansız
İçinde kor bir ateş yanıyor faydasız, nicesi anlayışsız
Sonu farklı olabilir miydi, eğer kırılmasaydı kanatları?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!