Gündüz ağır işçidir o, gece kral
Gece derviş eder yükü, gündüzleri hamal
Esrarını bilsen sen ol çilekeşin
Ona değil kendine acırsın sayın çok kemal
Kendime yok ki vefam bekleme sen geç benden
Akrebin sırtı kambur yelkovanım geç kalır
Kökü süt dişi gibi sallanır o ağacın
Dalları budanmaya her kış yine geç kalır
Dua mı önce düştü bulutlar mı elimden
Bana sen küsmedin
siyah yağmur bulutu gelmiş
hezeyanın küstü
Beyaz kum yedirilip
şaha kalkmış çifte atan
küheylanın küstü
Ben işçi sınıfından bir saraylı
Tulumum düşmüş fularım yamalı
Hayalim günüme sahte bir ışık
Geleceğime zararlı
Ben kanatsızlar takımından bir sinek
Sen çok dereler gören, çok kâğıt gemi yüzdüren
Sesinde bir çıkış, gözünde kıvılcım var
Ne çok şey bilirsin sen ki kimse erişmez nârına
Bildiğinin azında bilinmezin çoğu var
Dereler akmaz olur, kâğıt gemiler delinir
Bir düş kenti sular altında kaldı
Bir başka kente bağlayan köprüsüyle beraber
Taşın altındaki ter damlaları tek tek ıslandı
Kırgın kalbime düşen gözyaşımla beraber
Ne bu benim aşkımdı ne o benim sevgilim
Bir ölüm, ölü toprağını atar üstünden
Ve yaşam tekrar yığar onu üstüne
Bizim tüm ızdırabımız altınadır toprağın
Bütün geç pişmanlıklarımız üstüne
Üç beş uzun bahar
Kısacık kışlar boyu aradığımız
Üç beş şarkı kulağımıza dolanmış
Üç beş anı gözümüzde çınlayan
Havada ağ kurmuş sallıyoruz kollarımızı
Üç yeterken hep beş koydum
Biri bile güç buldum
Ben açık koydum kapıyı, giren girsin
Dört koymam artık, üçten alan alsın
Ben dolu dolu bıraktım oraya
Üstü kalsın!
Ben ilk ne zaman öldüm
Hangi çatlamış kanat kazdı yatağımı benim
Hangi çizilmemiş tablonun çizgileri
Işık tuttu tavşan gözlerime
Ben ilk ne zaman kör oldum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!