RAVZA_İ MUATAHHARADA SELAM VERMEK
İstanbul Sabiha Gökçen Hava Alanında müthiş bir kalabalık var, iğne atsan yere düşmeyecek, İnsanlar hacca giden yakınlarını uğurlamak, Kutsal yerlere selam göndermek, o yerlerde kendi isimlerinin anılması talebiyle ihlâs içinde Efendimize selam gönderiyorlar.
İşlemlerimiz tamamlandıktan sonra yakınlarımızla vedalaşıp, hareket etmek üzere uçağımıza biniyoruz. Uçağımız hava alanında bir tur attıktan sonra bir kuş gibi havalanıyor. Yerde gördüğümüz evler küçülüyor, Yollar karınca yolu gibi kalıyor araçlar oyuncak arabalara dönüyor adeta Masmavi gökyüzü içinde hızla ilerlemeye başlıyoruz, Altımızda sağımız da solumuzda bembeyaz bulutlar var. Kendimiz bundan 4000 yıl kadar önce Rüzgâra binerek İki aylık yolu bir günde gidip gelen Hz. Süleyman Aleyhisselam geliyor. Kutsal topraklara onun gibi uçarak, gidiyoruz. Hayal gibi rüya gibi yıllardır özlediğimiz Beytullaha doğru hızla ilerliyoruz.
Süleyman a.s bir mucizesi olan uçmak fiili gözlerimizde canlanıyor, Kur’an da geçen Peygamber mucizeleri geliyor aklımıza, Nasıl ki Allahın her ismi insanı bir ilime götürüyor hatırlatıyorsa, Peygamber mucizeleri de insanları son teknolojik mucizelere götürüyor,
Allah Süleyman as Rüzgârla uçurarak ey insan sende çalış ve bu yolda ilerle aynısını yapıp havada bu Salih kulum gibi uçabilirsin diyor, Mesela Musa as. Asasını taşa vurarak su fışkırtması çalışarak artezyen sondaj gibi aletlerle sende yapabilirsin diyor, Kızıl denizin boydan boya yol olması denizler üzerine köprüler yapıp yer altında tüneller kazarak engelleri aşabilirisin çalış çabala yap diyor.
Bunun gibi her bir peygamberi insanlara öncü yapıyor, Mesela İbrahim Peygamberi Nemrud’un ateşinde yakmayarak itfaiyede kullanılacak amyant türü yanmayan maddeleri bulmaya sevk ediyor. İdris as. Terzilerin piri Davut as. Demirleri elinde hamur gibi yoğurarak günümüzdeki demir çelik’e işaret ederken, Yusuf as. Saat yapmayı Nuh as ilk gemiyi Allahın emriyle yapıp insanlara hediye ediyor.
Süleyman as mucizeni ve onunla beraber diğer peygamberlerin mucizelerine ve bu mucizelerin teknolojiye getirdiği yeniliklere dalıp tefekküre dalmışken bir de bakıyorsunuz ki yolculuğunuz nasıl geçtiğini anlamdan uçağımızın inişe geçtiği kemerlerimizin takılması gerektiği anonsu yapıyor.
Büyük bir sevinçle ve özlemle sıcak iklim kutsal topraklara ayak basıyoruz. İlk vardığımız yer Peygamber efendimize kucağını açmış, en zor zamanda davet edip destek olan Medine beldesi oluyor.
Otelimize gidip eşyalarımı odalarımıza koyduktan sonra ilk işimiz Peygamber efendimizin ravzasına koşmak oluyor, İşte selam kapısından içeri giriyoruz, İçimizde bir heyecan, ayaklarımızdan kan çekilmiş gibi adeta bütün ağırlıklarımızdan sıyrılmış olarak Efendimizin huzurundayız, Esselamu aleyke ya resulallah diyerek selamlıyoruz,
Herkesi derin bir sessizlik kaplıyor, gözlerde yaşlar var, öyle bir huzur iklimine giriyoruz ki, Peygamber efendimizin Vefatımdan sonra Kabrimi ziyaret eden sağlığımda iken ziyaret etmiş gibidir hadisi kulaklarımızda çınlıyor, Onun huzurunda sanki bizi görüyormuş gibi dilimiz tutuluyor, Çünkü Fahri kâinat efendimiz tam önümüz de duruyor.
Dualar selamlar dökülüyor dilimizden, Yeşil halının üzerinde Allah rızası için iki rekât namaz kılıyoruz. Efendimizin hane_i saadetlerinde olmak hazzını iliklerimizde hissediyor oradan ayrılmak istemiyoruz, Ama öyle kalabalık ki diğer müminler yer açmak için istemeye istemeye çıkış kapısına doğru yürüyoruz,
İnsanın elinde olsa o yerde daimi kalmak hiç ayrılmamak peygamberimize daimi yakın olmak istiyor. Mescidi Nebini bahçesine insan seli ile adeta akarcasına ve ayaklarımız geri geri gidercesine çıkıyoruz.
O manevi atmosferden kurtulmak hiçte kolay olmuyor. Az sonra sabah ezanı semalarda yankı yaparak okunmaya başlıyor. Hemen mescidi nebinin içine girip kendimize bir boşluk bularak Sabah nazının sünnetini eda edip Farz için imamı beklerken, Müezzin Kamet getiriyor Ve Farza niyetleniyoruz, İmam namazı öyle tane tane kıldırıyor ki, içimize başka başka hazlar doluyor.
Peygamber efendimiz Hadislerinde; Mescid-i Haram’da kılınan namaz, diğer mescitlerde kılınan namazlardan yüz bin kat daha sevaplı ve faziletlidir. «Benim (Medine'deki) bu mescidimde kılınan bir namaz, (Mek¬ke'deki) Mescidi Haram müstesna, başka mescitlerde kılınan bin namazdan (sevap bakımından) hayırlıdır.-‘’ buyurmaktadır.
Buraları yıllarca boşuna özlememişiz, demek buraların manevi atmosferi insanı cezp ediyormuş diye geçiyor, Orda gördüklerimiz hiç fotoğraf karelerinde gördüklerimize, televizyonda gördüklerimize benzemiyor, İnsan bizzat içinde olunca orda dua eden müminlere karışınca kendini onlardan biri olarak görünce bir başka duygular hissediyor,
Sabah namazını kılıp Mescidi nebinin bahçesinde birde bakıyoruz ki, insanlar bölük bölük toplanmış başlarında hocalar bir şeyler anlatıyor, Biz kıble tarafındaki bahçedeyiz ve her taraf dünyanın her yerinden gelmiş gruplar la dolu, insanlar birbirlerine saygılı nazik nezaket içinde İşte tam özlenen tablonun içindeyiz,
Dünya barışı sağlanmış en az elli altmış ırktan insan bir birine saygıyla bakıyor, kimse kimseyi incitmiyor. Kul Hakkı diyor bir birinin dilini anlamasa da bakışarak anlaşıyor. İşte dünya da tesisi etmeye çalışılan huzur burada mutluluk burada, dünyayı yönetmeye çalışanlar gelip buradan ibret alsınlar.
Şevki Çiftçi
Kayıt Tarihi : 25.12.2012 12:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!