Allah Hz. Âdem’i yarattıktan sonra Meleklere Hz. Âdem’e secde etmelerini emretti. Şeytan hariç diğer Melekler hemen secde ettiler Şeytan ise kendisinin ateşten yaratıldığı, Hz. Âdem’in ise topraktan yaratıldığını, bu nedenle kendisinin Hz. Âdem’ den daha üstün olduğunu iddia ederek secde etmedi. Cenab-ı Hak’ta onu rahmetinden uzaklaştırdı ve ‘’Öyle ise cennetten in çünkü orda senin büyüklük taslamaya hakkın yoktur. Muhakkak sen alçalmışlardansın. Buyurdu.
Şeytan ise hatasını anlayıp tevbe ve istiğfar edeceğine kendisinin rahmetten kovulmasına sebep olarak gördüğü insana düşman oldu ve Cenab-ı Hak’tan kıyamet gününe kadar mühlet istedi.’’ Mademki sen beni rahmetinden uzaklaştırdın; bende Senin doğru yolunda insanların önüne oturup önünü keseceğim. Sonra önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından onların üzerine varacağım. Sende onların çoğunu şükredici bulamayacaksın. Allah buyurdu ki: Hakir ve kovulmuş olarak çık cennetten. onlardan kim sana uyarsa, muhakkak ki, cehennemi sizinle doldururum. Buyurdu.(A’raf 11-18)
Ayeti kerimelerden de anlaşılacağı üzere şeytanın insanlara düşmanlığı ve ondan sakınması gerektiği anlatılırken gurur ve inadın netice sininde rahmetten kovulmaya kadar gittiği belirtilmektedir. Bir kimsenin inat ve gurur sebebiyle melek seviyesinden şeytan seviyesine alçalabileceği gösterilmektedir.
Bundan sonra şeytan kendisinin rahmetten kovulmasına sebep olduğuna inandığı, insanı da Allah’ın rahmetinden uzaklaştırabilmek için çalışmaya başladı. İnsanların Allah’a kullukta bulunup Allahın rahmetine girmemesi için elinden gelen her şeyi yapmaya başladı. Elindeki silahı ise insanların kalbine attığı vesveselerdir
Allah’a inanıp iman eden bir insanın ilk yapacağı ibadet namaz kılmaktır. Günümüzde Allah’a inanan binlerce insan bir türlü namaza başlayamamaktadır. Çünkü Allah’a inanan kişilere, namaza başlamaması için çeşitli vesveseler veren Şeytan Mümini namaza başlatmamak için elinden gelen her yolu denemektedir.
Namaza başlamak isteyen birine hemen namaz kılanların kusurlarını ve hatalarını göstererek, Onun gibi namaz kılacağıma ben namaz kılmadan daha üstünüm fikrini kalbine atmaktadır. Burada bilinmesi gereken namaz kılan kişinin kusursuz olmayacağıdır. Çünkü hatasız kul olmaz, Namaz kılan kişilerde beşerdir, şaşabilir, Namaz kılan kişi zamanla kötülüklerle arasına set çekebilir. Mesela iki namaz arasındaki küçük günahları affedilir. Namaz kılan kişi en azından namaz sorumluluğunu yerine getirir. Namazdan sorumlu olmaz, diğer işlediği günahlardan sorumlu olur. Namaz kılmayan kimse ise hem namazdan hem de işlediği diğer günahlardan sorumludur.
Şeytan’ın diğer vesvesesi ise gençleredir. Gençlere daha genç olduğunu namaz kılmak için yaşlandığında daha çok vaktinin olacağını telkin eder. Namazın buluğ çağına ermekle birlikte farz oluşunu kulak ardı ettirir. Hâlbuki buluğ çağına erdikten sonra hayatın ne zaman sona ereceği belli değildir. Kimi yirmisinde kimi otuzunda kimi elli yaşına varmadan hayattan göçüp gitmektedir. Her insan ibadette sadece yaşadığı süreler içinde sorumludur. Yaşamadığı sürelerden sorumlu değildir. Yaşayıp yaşamayacağı belli olmayan günleri beklemek doğmamış çocuğa don biçmek gibi gereksiz bir anlayıştır.
Bir engelde kişilerin faal olarak iş hayatına çalışıyor olmasıdır. Bu tür çalışanlar için, Şeytanın kalbe attığı vesvese iş hayatı yoğun olduğundan ibadetlerini Emekli olduğunda daha rahat yapabileceği o zaman evden camiye camiden eve giderek bütün namazların rahatlıkla kılabileceği şeklindeki vesveseleridir. Yine çalışan bu şahısların işlerin düzene koyduktan sonra namaza başlayabileceği hissi kalbine gelir. Ancak aylar yıllar geçer ama işler bir türlü düzene girmez ve namaza hiç başlayamaz.
Bir vesvese de rızık kazanma endişesidir. Mal mülk edinme ev alma otomobil alma vs. gibi varlıkları elde ettiğinde sanki daha kolan ibadet edebileceği hissi kalbine gelir. Ancak bu isteklerin sonu bir türlü gelmez hayat biter ama insanın istekleri bitmez. Mesela ev alsa en güzel eşyalarla donatma en güzel eşyalarla donattığında ise yeni çıkan teknoloji harikası eşyalarla değiştirme ihtiyacı karşısına çıkmaktadır. İnsanoğlu ev aldıktan sonra bir yazlık ister yazlığı aldıktan sonra oğluna kızına bir ev almak ister böylece ömür geçer gider. Bir türlü namaza başlayamaz.
Çoluk çocuk konusunda çocukların okuma masrafları, bir meslek sahibi olmaları, askere gidip gelmeleri, evlenmeleri gibi engeller çıkar karşısına, hâlbuki Kişi Eğer namazını kılarsa İki namaz arasındaki dünyevi ihtiyaçlarını karşılamak için yaptığı çalışmalar da ibadet hükmüne geçer ve sevaplı bir iş haline döner. Şeytan bu duyguları hiç akla getirmeyerek insanı namazdan uzaklaştırır.
Bazen de Şeytan öyle bir vesvese veriri ki; sen kimsin namaz kılmak kim, senin şu şu günahların var, sanki namaz kılsan ne olacak, Büyük zatların namazları nerede senin kılacağın namazlar nerede diyerek namazdan uzaklaştırmaya çalışır.
Hâlbuki namaz kılmak niyeti halis olmakla başlar. Halis olarak namaz kılmaya başlamak yeterlidir. Herkes kıldığı namaza göre sevap kazanır. Namazın feyzinden bereketinden istifade eder. Bu konuda Bediuzzaman Said Nursi Sözler 247. Sayfada; Sakın deme, "Benim namazım nerede, şu hakikat-i namaz nerede! " Zîrâ bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacı gibi, kendi ağacını tavsif eder. Fark yalnız icmâl ve tafsil ile olduğu gibi, senin ve benim gibi bir âmînin -velev hissetmezse- namazı, büyük bir velînin namazı gibi, şu nurdan bir hissesi var, şu hakikatten bir sırrı vardır - velev şuurun taallûk etmezse. Fakat, derecâta göre inkişaf ve tenevvürü ayrı ayrıdır. Nasıl bir hurma çekirdeğinden tâ mükemmel bir hurma ağacına kadar ne kadar merâtib bulunur; öyle de, namazın derecâtında da, daha fazla merâtib bulunabilir. Fakat bütün o merâtibde, o hakikat-i nurâniyenin esâsı bulunur.
İşte bunun gibi nazmın önünde o kadar çok engeller vardır ki; bu engelleri kaldırıp namaza başlamak insanın kendi elindedir.
Bütün engellere sırtını çevirip dünyada ki işleri namaza göre ayarlayarak hemen namaza başlamalıdır. Çünkü her namaz arasındaki küçük günahlar affedilir, ayrıca namaz aralarında yapılan dünyevi işlerde ibadet hükmüne geçer.
Bütün engelleri aşarak namaza başlamaya karar veren kimseyi Şeytan yine bırakmaz, Bu defa da namaz kılmak güzel ama her gün beş defa namaz kılmak insana usanç verir diyerek insanları kandırmaya devam eder. Namaza başlamak üzere iken usanç verecek endişesi ile namaz kılmaktan vazgeçer.
Hâlbuki bu dünyada kalışımız kısadır Ebediyyen yaşayacak değiliz. Oysaki yarına çıkmaya kimsenin senedi yoktur Namazları kılarken o anı yani yaşadığı anı düşünerek kılmalıdır. Yarını veya bir sonraki namazı düşünmemelidir. Çünkü yarın daha gelmemiştir ve yarınki namazlar kişiye henüz farz değildir. Sabır kuvvetini sadece bu gün için kullanmalı geçmişi ve geleceği düşünerek sabrını tüketmemelidir.
Peygamber efendimiz Bir Hadislerinde; Kim güzelce abdest alır da namazda olmanın uyanıklığı içinde iki rekât namaz kılarsa geçmiş(küçük) günahları affolunur buyurmuştur. Namaz kılarken namaz bilincini yakalamak gerekir. Namaz kılarken kalbe gelen kötü duygular insana şeytan tarafından verilen vesveseler olduğunu bilerek üzerinde durmamalı her halu karda namazımıza devam etmeliyiz.
Namaz dinin direği müminin miracıdır. Mümini diğer insanlardan ayırın en büyük özelliği namaz kılmasıdır. Namaz, Allah'ın huzuruna bir davettir. Şeklen davete uyup namazını kılan, vazifesini yerine getirmiş olur. Ruhen ne kadar davete yoğunlaşmış olursa, davetteki huzur ve derinliği o kadar hisseder. Öncelikle huzurda olmanın mutluluğunu yaşar. Rabbimiz de, o huzuru hissetme oranında kulunu mükâfatlandırır. Ancak, davete icâbet eden herkes vazifesini aynı şekilde yapmıştır. Herkes abdest almış. Namazın erkânına uyarak aynı şekilde yerine getirmiştir. Görünüşte hiç bir fark yoktur. Fark ise huzurda olmayı hissetme derinliğindedir Bu hissediş ise, derece derecedir. Çekirdek ile ağaç arasındaki mesâfe kadar fark vardır.
Bizim yapacağımız iş; iman ve tefekkürle aklımızı beynimizi cilalandırarak, namazın nurani esaslarını anlayıp, onu manevi bir miraç tadına çevirmek olmalıdır. Her Mümin için namazda miraç olayını yaşamak mümkündür. Tahkiki iman elde edere tefekkürle, namaz çekirdeğini fidana hatta ağaca çevirebiliriz.
Namaz Dünya işlerine ara vererek teneffüs yapmaktır. Namaz gibi yapılan ibadetler Dünya ile ahiret arasında bir köprü vazifesi görmektedir. Namaz esnasında insan adeta yaratıcısıyla konuşur, halini arz eder. Söyleşir ve dertlerini unutur. Güzel bir nefes alır.
Kayıt Tarihi : 13.11.2012 23:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Fakat bir önerim olacak. Şiir olmayan çalışmaları bence başlıkta belirtin. Öykü, yazı, makale gibi.
TÜM YORUMLAR (1)