Duydum ki Efkârlıymış
Duydum ki efkârlıymış,
bir fincan kahveyle başlıyormuş güne,
bir dal sigara yakıyormuş geceye karşı.
Dumanı gökyüzüne karışırken
yıldızların arasından çoban yıldızını arıyormuş.
Söylentilere göre, kokumu özlüyormuş.
Ben bilirim, kahve falında kader aranır,
ama o, telvenin dibinde değil,
dudaklarının hatırasında beni buluyordur.
Sigarasının ucunda yanıp tükenen
yalnızca tütün değil;
benim yokluğumdur,
benim gölgemdir,
benim içimde susan sesimdir.
Duydum ki efkârlıymış,
ve gökyüzüne dalıyormuş.
Gökyüzü…
Eski çağlarda tanrılar oraya yerleşirdi,
insanlar diz çöker dua ederdi.
Şimdi o gökyüzüne bakarken
Zeus’un şimşeğini değil,
Venüs’ün ışığını değil,
sadece çoban yıldızını arıyormuş.
Oysa bilmez mi,
çoban yıldızı yolunu kaybedenlere değil,
yüreğini kaybedenlere yanar?
Duydum ki efkârlıymış,
ve kokumu özlüyormuş.
Koku…
Eski mitlerde rüzgâr tanrıçası Aura,
aşıklarının kokusunu kanatlarına sarar,
onları göklere taşırmış.
Belki de burnunda tüten ben değilim;
belki de rüzgârın bana ait sakladığı
o ince izdir,
belki de her nefeste içinden geçirdiği
o yarım kalan cümledir.
Bir fincan kahve…
İçinde telveler birbirine yaslanırken
sanki Kehanetler Tapınağı’nda
Apollon’un fısıltısı yankılanır.
Ama o kahveye eğildikçe
kendi yalnızlığını görür.
Sigarasını derin derin çektikçe
Prometheus’un ateşini arar,
ama ateş yanmaz;
duman olur, göğe savrulur.
Ve o dumanın içinde,
benim sesim gizlenir,
benim dokunuşum saklanır.
Duydum ki efkârlıymış,
ve her şeyde beni arıyormuş.
Gökyüzünde, kahve telvesinde,
dudaklarının arasından savrulan dumanda…
Oysa bilmez mi,
ben çoktan bir mit oldum onun için.
Anlatılan, ama dokunulmayan.
Hatırlanan, ama yaşanmayan.
Göğe yükselmiş bir efsane gibi,
varlığına inanılan ama eline değmeyen.
Ve sonunda…
Bir sigaranın dumanında kaybolur,
bir kahvenin telvesinde donakalır,
bir yıldızın ışığında erir gider.
Benim kokum burnunda tüterken
anlar ki;
özlemek bir tanrıya tapmaktan farksızdır:
elini uzatır, ama dokunamaz.
Adımı anar, ama duyamaz.
Kokusunu içine çeker,
ama bana varamaz.
Duydum ki efkârlıymış,
ama asıl bilmediği şudur:
Ben de,
onun özlediği kokuda,
çoktan yanmışım.
Ve bilsin ki;
o nefes aldıkça ben yeniden yanıyorum.
Hüseyin Erdinç
Kayıt Tarihi : 7.9.2025 13:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!