Bir gün sormuşlar garibe:
“Zengin olsan, ne yerdin?”
Bir an susmuş--
gözleri uzaklara değmiş.
Sonra gülümsemiş ince bir alayla:
“Soğanın cücüğü…
her gün, doya doya.”
Yaldızlı sofralarda oturanlar,
hoşnutsuzlukla örter yüzlerini.
Neşeyi kristal kadehlere gizlerler,
dillerinde hep aynı dert--
oysa hayat
avuçlarında ballanır,
sessizce.
Sözleri ağır bir sükût gibi iner,
vicdanları tütsülenmiş,
elleri dualı--
ama haramın eşiğinde beklerler.
Kadını duvarın ardına saklarlar
ışık görmesin diye;
kendi yüzleriyle çarparlar göğe
her sabah
başka bir günahın aynasında.
Garip,
bir dağın eteğinden bakar şehre:
gözünde umut,
ayağında yoksulluk.
İnançla örter gecenin çıplak soğuğunu
tenine değen sabırla.
Bazen iner
yol bilmediği bir caddeye,
iki adım sonra
düşer diz çökmeden;
ve her hatasında
bir şükür yükselir dudağından.
Ama tahtlarda oturanlar
yüzünü bilmez toprağın.
Emeği kutsayan eller
hiçbir zaman
baş köşeye kurulmaz.
Ve zaman geçer--
bir damla gözyaşıyla
gömülür nice sevinç.
Ama susanların
ömrüyle yazılır
bu dünya denen sahne.
Bir gün gelir--
her ağırlık
sahibini bulur.
Her maske
toprağa düşer.
Ve garip,
ilk kez başını kaldırır.
Gökyüzü
ona döner yüzünü.
Hatice GÜZEN
Hatice Güzen
Kayıt Tarihi : 6.5.2025 13:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!