Düşünürken Düşünememek mi? 02

Bayram Kaya
2946

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Düşünürken Düşünememek mi? 02

Beyni çökmüş zekâdan da bir takım yetenek gerilemesi ve körleşmesi olur. Yani zekâyı değil ama bugünkü yaşar olduğumuz öznelliklerin pek çoğunu bulamayacaktık. Beynin çöküşüyle zekânın kazandığı büyük ivme kaybolacaktı. Bu ivmeleyiciden biri olan beynin çabuk girişmesini sağlayan sinaps bağlarla ağ şebekesini sağlar olması ortaya çıkmayacaktı. Sistemin pek çok işlev gen üniter zekâ ağlarıyla haberleşenlik oluşması belki hiç mümkün olmayacaktı. Tarih içindeki zekânın ağır aksak gelişmesi, beyinin sürece girmesi ile ve zekânın beyinle ilişkileşmesiyle, oldukça sürat kat etmiş ve yepyeni bir düzlem kazanmıştır.

Yani sizin çıplak ayağınız, siz farkında olun ya da olmayın, bir ayakkabı türevi korunmayı size bir ihtiyaç olarak ortaya kor. Gide gide bu duyum sizde karşılıklı etkileşimin bir zorunluluğu olarak belirmesiyle içteki biyolojik konumlanma eğilimleşmesini ve ruhsal duygusal kaygı ve tedirginlikleri ortaya çıkarır. Bu bir zorunlu girişmenin sonucu yansılaşmalardır.

Biyoloji bu ihtiyacın etkisini nasırlaşma ile deri kalınlaşmaları, pul, tırnak gibi tepkisel cevaplarını, eşdeyişle, seçme ayıklama ilkesinin sınama yanılma metotlarını ortaya koyacaktır. Bu tür ağır aksak zekâ belirmeleri, tarihin beli döneminde insanda beynin, gide gide ortaya çıkan işlevleşmesiyle ak madde, boz madde konumlaşma eğimleşmesinin girişmesi ile bu günkü ayakkabı düzenli zekâsını ortaya koymuştur.

Yani ayakkabı olduğu için ihtiyacınız yoktur. İhtiyacınız olduğu için ayakkabı vardır. İhtiyacınız zorunlu bir iç dış girişmesiyle, etkileşen; etki tepki belirmesidir. Böylece ayağınız ve ayakkabınız etkileşen, sınırlı girişmelerini ortaya koyarlar. Ayakkabıyı oluşturma eğilimi, ilişkin biyolojik düzlem süreçleriyle ve toplumsal düzlemin girişmesi ile giyinişin ortaya çıkması (zekâ) bambaşka bir süreç durumun girişmesiyle olmuştur. Bu da toplumla olmuştur. Toplumla zekâ da, ayakkabı da, ayyuka olmuş bir üretimdir.

Umarım konuyu temel ve metodik bazda biraz ortaya koyabilmişimdir. Şimdi yukarıdaki aydınımızın düşüncesini, hem de Dünyaca bilinişine sahip bir düşünce adamından alıntıladığını söylediği: “Demokrasi adaletin temelidir” sözüne bir kez daha bakalım. Artık bunun “ beyin zekânın temelidir” denişi gibi nasıl bir körlük yarattığını görmüş olmamız lazımdır. Muhtemelen görememiş, ya da tam seçimleşememiş olabiliriz. Ve ya gördüklerimizle, yazarın demek istediği benzeşir mi denebilir.

Adalet duygusu, tarihi süreç içinde demokrasi anlayışından çok çok öncedir. Nasıl beynin yeryüzünde esamisi okunmazken zekâ vardı ise, işte demokrasinin de sosyal birlikler ve toplumsal düzlemler için de esamesi okunmaz iken, sosyal ve toplumsal düzlemler adalet duygularını ağır ağır oluşturmuşlardı. İlk önce toplumsal süreçte ve insanlığın sosyal (yaşam-yaşantısal takibi- takip eder olan) birlik dönem ve düzlemleri döneminde adalet anlayışları hem oluşuyordu hem de az biraz oluşmalarla zaten vardı.

Su içine girdiği kabın şeklini alır. Demokrasi de su gibi, adaletin şeklini alır. Nasıl kap suyun şekline göre değişemez, yine suyun şekline göre devinme biçimlerini ortaya koyamazsa, adalet de tıpkı su gibi demokrasinin temel sayıldığı yerlerde, demokrasi üzerinde değişemez, devinim şekilleri ortaya koyamazdır.

Oysa demokrasi şunun şurasında M.Ö 1000’li yıllarda, kimi yerlerde ortaya çıkmıştı. Ama yeryüzünde büyük çoğunluğun haberinin de olmadığı, bir sonradan oluşturulmuş evrimsel anlayış gelişmesidir de demokrasi. Daha açığını söyleyeyim: “demokrasi adalet anlayışının bir belirme ve uygulanma biçimidir.” Toplumsal üretim ilişkiniz değişince demokrasi anlayışınız da, adalet oluşturmalarınız da değişecektir. Yani adalet demokrasi üzerinde devinmezdir. Aksine demokrasiler adalet üzerinde devinirler. Demokrasiler patrik değişkenlikte bir adalet sisteminin iç işleyiş aracıdırlar.

Şimdi siz: “Demokrasi adaletin temelidir” gibi bir anlayışı ele alırsanız devinmeniz farklı ve bam başka olacaktır. Gerçeği ters yüz etmiş soyutlukta, neyin ne olduğu bilinemeyen, her şeyin abur cubur edildiği halksal ve toplumsal kargaşaların, ümitsizliklerin, yukarıda belirtilen kurtarıcı beklentilerinin ortaya çıktığı bulanık bir ortam belirtir.

Hiçbir çözüm oluşamaz. Oluşan zorlama çözümler kangrene dönüşür. Bu mantık elmayı meyvenin kendisi yaparak, meyve tanımını sınırlamak meyvenin anlamını elmanın özelliğine çökertmekle sınırlamak gibi akıl dışılıktır. Oysa elma özelliğinde olmayan ama nice farklı özellikleri olan armut, karpuz, muz gibi birçok meyve tür çeşitlilikleri vardır. Ki meyvenin anlamı bunların toplamından da fazladır.

İşte adalette böyle meyve ulamı gibidir. Yer zaman bağıntılı ve bir türden olmayan birçok demokrasi belirtimlerinin görünüp kaybolduğu bir adalet gerçekleşmelerinin zenginlik deneyimleridirler. Adalet kavramının kendisi ikmal edilmiş, sınırlılıkları belli bir ulam olmayıp, yer zaman bağıntılıklı geliştirilen içi oluşturulan, bir çekimleniş olumlamalar alanıdır. Adalet böyledir.

Adalet kavramının içinde, her biri; bir demokrasinin kendisi olmayan (meyve içlemi içinde her biri elma olmayan niceler gibi) , niceler vardır. Bunlar demokrasi gibi kullanılır bir amaç araçlaşmasıdırlar ama demokrasi olmazlar. Demokrasi bir hukuk sistemi içinde kesikli, sürekli, fren sistemleri ile gerçekleşen sağlayışlı değişkenler olmak zorundadır. Demokrasiden farklı devinme özelliklerinde olan türlüce adalet anlayışları vardır. Söz gelimi kurumların işleyişleri gibidirler.

Kurumların işleyişi hiçbir zaman demokratça değildir. En belirgin uç örneği askeri kurum ve emniyet kurum örgütleri demokratik yapı ile devinmezler ama muazzam bir başarı ve güvenlik, düzenlilik yapıları ortaya çıkarırlar. Demokratik olmayan bu girişmeler olmasa, demokrasinizi neyin üzerine, nasıl inşa ederdiniz? .Demokratik devinme hareketi ile güvenliğinizi sağlayamazsınız.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 6.4.2010 23:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya