En çaresiz uykumda görüyorum. Ve en bitkin uyanışımda ağlıyorum onu. Sırtımın kamburlaşmış iliği taşıtmıyor kendimi bana. Kendimi, ne gün yüzünün kucağına atıp yeni dökülmüş zift desenli asfaltın üzerinde yürütüyorum. Ne de gece yüzünün aydınlattığı şu yuvarlak uydu gibi ışık saçamıyorum hayata yaşamaya dair.
Bitkinim ve bir o kadar da umursamıyorum takıntılarımı. Ya da beynimin bu saçmalığa adımına çukurumu açarım. Açarım ki yokluğa açılan çizginin üzerine bile boyalanmasın.
Hep beklemek midir ki bu hayatın gayesi? Ya da hep iç çekmek midir ki gidenlerin ardından? Hep gözyaşı, hep dizüstü bi başına...
Ve sinemamda olduğu gibi;
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan
Eşya fışkırmış gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi.
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Devamını Oku
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan
Eşya fışkırmış gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi.
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,