I.
Hangi yalnızlık bu? Aşıboyalı evleri,
Küf rengi kedisiyle geçmişe dönük, bungun.
Çürük bir iple avluya açılırdı kapı,
Ot bürümüş taşlıktı, yüz değmemiş çarşaftı,
Hüzünle mavi oyalı ve cılız ışığı
Kandilin, kap kacak, haylazlığı kurumamış
Sabunların. Hangi yalnızlık bu? Bir tas şerbet
Gibi, saz benizli kızların sunduğu akşam!
II.
Gece! O uzun mumlarla aydınlanırdı sofa,
Solgun yapraklar gibi uçuşurdu kadınlar
Odalarda, sedirde yorgun adamlar, tüten çorba,
Bölünen somun, çatal kaşık, ağlayan bir çocuk
Beşikte, yoksul çıngırağı kapının, konu
Komşu, doygun uçuk, tanıdık yüzler eşikte,
Düşsel gemilerle yolculuk, kahve falında,
Mutfakta koyulaşan o pekmez, ekşi gece!
III.
Düş müydü? Eski aydınlıkla pencerede,
Yüklüğe tırmanırdı güneş, arsız gölgeler
Çardakta, o gizem, akasyalar, fesleğen, o
Çivit mavisi sardunya, zamanın tortusu
Küplerde, uykulu yüzlere çalınan o su.
Düş müydü, maviyle algıladığımız o kuş?
Bir ağaca bakıyoruz, o dal, o yaprak, o kök,
Düş müydü? Çayımızın buğusunda hep o gök!
IV.
Tozlu bir yolu geçerek inerdik çarşıya,
Kimbilir hangi susuzluğun rüzgarıydı o
Göksel ağaçları savuran? Kesme taşları
Sokağın, gölgede boynu bükük bir at gibi
Uykuya dalardı tekne, çeşme miydi gök
Gibi uzayan? Kırsal kokusu dükkanların!
Bir yüz silinmiş bellerden, bir kadın kaç kez,
Kaç kez kendini yineleyen, göğe bakardı.
V.
Nerdeydim? Hangi zamanda? Savrulmuş yazların
Sıcağıyla vururdu saatler. Bir görünüp
Bir yok olan kargaları umutsuzluğun, kim
Bilir, kimdi onlar? Izbe, sarnıç, o yanyana
Dizilmiş kovalar, yorgun ırmaklar gibiydik
Mevsimsiz, ovada, ağaçta, kuşta. Ne oldu
Bize! Kimin bu kırık küpler, çöken bu tortu!
Nerde elin? Hangi yalnızlık bu, hangi korku?
Kayıt Tarihi : 5.9.2002 02:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

neydi ki aradıkça eskiyen ve biz kimdik, kaç kişiydik açıkçası?
diclenin manidar suskunluğunda mı yitirmiştik dilimizi...?!
hiç..
Zman aşımında,
Savrulmuş yazların
kurtlanmış kirazların
Yağmurun fazla yağmasıyla baharda.
Bir yok olan kargaları
umutsuzluğun bu zırvaları
Dizilmiş kovalar, bir yangını söndürmek için,
kırılmış küpler, içi boşaltılmış...
Tortulun altında kaldı elim,
Senin olsun kalan yüreğim...
Hoşaf: Kimisi anlamaz...!
TÜM YORUMLAR (15)