Seni doğduğuna pişman ederdim,
Gökte şu alıcı kuş dolanmasa!
Koyun olsan saygı duyar güderdim
İç halini derdim baş alınmasa!
Sürüyü gezdirir kös koyunları,
Issız gecelerde sokakta dolaş,
Gör yalnız, kimsesiz evsiz halini.
Köprü altlarında batağa ulaş,
Gör sahipsizlerin solmuş gülünü.
Anası gelenin okşanır yüzü,
Otuz bir yıl sonra sen düşümdesin,
Gençlik yıllarıma döndüm Fadime.
Gönlümden inmedin hep başımdasın,
Uyandım uykudan böndüm Fadime.
Mazimin özüne sakladım seni,
Parsel parsel olmuş kanla alınmış,
Her metresinde çok can yatan vatan!
Kılıçlar çekilmiş kından, yalınmış;
Her seferinde çok kan yutan vatan.
* Dünkü şerefsizler namuslu olmuş,
Hiç kimseye güler yüz olmamışım,
Ne kadar garibim yalan dünyada!
Bir tek kula tatlı söz salmamışım,
Ne kadar yalnızım solan dünyada!
Adlarını saydım onlar uyurken,
Öğle arasında girdim odaya.
Güler yüzle buyur, dedi memur bey.
Şaşırıp kalmıştım hazır edaya
Tatlı dille buyur, dedi memur bey.
Daha on yıl önce herkes korkardı.
Bu yıl da ilk cemre havaya düştü,
Gönlümün cemresi düşmedi gitti.
Tomurcuk düşlerim cıvada pişti,
Akıllanmaz başım pişmedi gitti.
Çekirdek özsüz kan bozuk olunca,
Tomurcuğu bozuk kader gülünü,
Bir dinsiz eline düş de gör dostum.
Her gün doldurursun ömür gölünü
Bir densiz dilinde piş de gör dostum.
Gecelerin bitmez gündüzler gelmez.
Aldatma aldanma geldi ezelden
Şeytana inanan Havva’yı düşün.
Nefsine uyup da geçme güzelden
Cennetten atılan Âdem’i düşün.
Dinini anlatmış duymaz eşine
Cenaze taşıyor üzüntü yarım,
Mezarda hesabı güç düşünmüyor.
Az sonra doyuyor fazlası kârım,
Nice garipler var aç düşünmüyor.
Plajda geziyor keyfi dört köşe,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!