Ufku gözlüyorum, sessiz yüreğimin içinde,
Güneş kızıllığa bürünmüş, yanar kendi içinde,
Bir amaç, bir umut ararım, herkese gölge içinde,
Batsa bile gelecek, doğacak ertesi gün güçlüce.
Gemiler seyrü sefer, bin bir düşünce halinde,
Mehtabım gaib de bile çilen çekilmiyor,
Ay seni kaybederse, güneşine geri dön.
Gecen sarıp ısıtamıyorsa seni o anlar,
Sabah yıldızıyım ben, seherle bana dön.
İki köçek arasında kalırsan acı sözlerle,
Hasretle anacaksın her an beni,
Her an, kulaklarını çınlatacağım,
Göreceksin rüyanda yanlız birini,
Uyanıp ağlayacaksın, ağlatacagım seni.
Mektuplar göndereceksin kitap gibi,
Bir zaman, bitecek gücümüz
Nam kalacak, uçacak ünümüz,
Herkesin ocağına düşer süngümüz,
Sebep belli, dert belli değil.
Farket artık, zamanın bittiğini,
Zaman tünelinde el sallar giderim,
Filmlerine geriden bakar, gülerim.
Geçmiş firar olsa da gene beklerim,
El arabasında sensiz boşa emeklerim.
Tiryakiyim ben sigara gibi seni içerim,
Mevlevi derğahına aşk için çagırdılar,
Gidip kondum, ayak yalın, beden çorak,
Sevmeyi ögrendi kalbim, belki çırılçıplak,
Gönül bağlarında seni, yakmaya geldim.
Nice canlar geldi geçti, girdi bu kapıdan,
Kördüğüm çözüldü, göz acıldı sevgiden,
Gamzeli halini soframa serdim sevinçden,
Can harmanında seni savurmaya geldim.
Yürüdüm göğün yüzüne, koşdum özüne,
Emr-i muhabbeti ilim saydım, serptim ateşe,
Musalla taşını ibret eyledim, kendin bilene,
İmam olup, günahlarını yıkamaya geldim.
Saldım mahşere dört atlıyı her bir tarafa,
Üzmedim, kararan, zehmeri hayatını da
Yaşamadan aradım, sevgiliyi hayatım da,
Kitaplarda, kirlenmiş ismini silmeye geldim.
Çıra kokusuna yazdım seni, derin sisli tarih,
Gül kokusunda da saklıdır gizemli, narlı garip
Gün doğumunda uyandığında o mennu gözlerin,
Ateşden gömleği de sana giydirmeye gelirim.
Duraner YAY
18/ Şubat / 2012
Öylesine ela ki gözlerine bakarım,
Öylesine tatlı ki sohbetine kanarım,
Öylesine şirin ki her şeyine yanarım,
Söyle, kime var benim zararım?
Öylesine ateşim ki kor gibi yanarım,
Sendin bahçemde son gülüm olan,
Dikenlerde sakladığım umudu yolan,
Aşkın sır perdesini aralayıp konuşan,
Mektubum sana son yakarışım olsun.
Miskin kokan ruhumu koklayıp daralttın
Üstüme bakınca beni meczup bilme,
Anılarımı anan dillere, diken dolanır,
Çok fazla ilim gördüm amma;
Kitaplarda seni bulan oyalanır.
Rüzgarla biçtiğin yolları ırak sanma,
Yanlızlıga boyun baglanır.
Su içtiğim taslar bana karşı deme,
Masada bardaklar, meyle damgalanır.
Uzandığın el bana değmez sanma,
Yanan Yüreğin taşla alkışlanır.
Duraner YAY
31 / Ocak / 2012.
Dilim cehenneme atsam seni;
Kendine müsait bir yer bulur musun?
Can beden den ayrılırken;
Elimden tutup durur musun?
Çağırdın beni, kırdım(n) fincanları,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!