Bir zamanlar cuma akşamları hep seni düşünürdüm
Seni ve İstanbul’un bu kaotik düzenini
Haliçte dizili balıkçılar ve martıların çığlıkları
İşte bir seyyar satıcı sokağın köşesinde
Ve bir dilenci, elinde ipek bir mendil ile
Cep saatleri yorgun düşmüş zamanı tutmaktan,
Yanıma gelişlerini anımsıyorum ara sıra
Gidişin büyük acımasızlık oldu anılarımıza
Akşam vapurundan, martılara simit atan
Kimi memur, kimi öğrenci, kimi işsiz insanlar
Romanlar, çingeneler, evsizler rengarenk kişilikler
Soluk ve eskimiş elbiseler içindeler…
Karaköy köprüsünde hep bir yoğunluk, kim bu insanlar?
Elektrik tellerinde dinlenen göçmen kuşlar
Şimdi seni alıp Pierre Loti’ye gitmeli,
Teleferikte avuçlarının içinden öpmeli…
Sokak lambaları, sokak lambaları, sokak lambaları
Kimi sarı, kimi beyaz yanar belediyenin sokak lambaları
Ve nedendir bilinmez daima mutsuzdur zabıtaları
Hala, hala karanlıktır İstanbul’un bazı sokakları…
Şimdi, gün kapanıyor İstanbul’da
Ve yavaş yavaş batıyor güneş
Ağır bir gemi gibi haliçe…
Bir şehir usulca karışıyor gecenin karanlığına…
Akşam ezanıyla evlerine dönüyor çocuklar
Ağır bir kömür kokusu sarıyor sokağı isle beraber
Ben özlemeye başlıyorum seni yokuşun başında
Keşke çocuk olup, dönebilsem sana hava kararınca…
Kayıt Tarihi : 14.5.2025 06:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!