Sen küçük bir kızdın
Simsiyah saçlarının arasından
Işık falan geçemezdi
Masum ve çekingen bakışlarını hatırlıyorum
Yürüdüğün koridorlarda
Sokulgan bir sıcaklık kalırdı ardın sıra
Gözlerinin değdiği her nokta
Mesela
Kıyısında oturduğun çiçekler
Ve bahçenin kuzey duvarları
Seninle ısınırdı, seninle şenlenirdi
Sen gülerdin kararsız bir telaşla
Böylelikle ağaçlara, tohumlara
Yol alırdı yeraltı suları
Dar geçitlerin sonundaki
Uçurumlara imrenirdin
Nasıl ulaşılacağını bilmeden
Sokaklardan daha tehlikeli değillerdi
Ama yüksekliği de umursamazdın
O dağ yollarında
Eteğinin gölgesi düşerdi
Kayıp giden hayallerin üstüne
Ben hiç bilmedim
Sabahları saçlarını nasıl tarardın
Bana hiç anlatmadın
En derin yaranı nerende saklıyordun
Sana bir kez olsun soramadım
Ellerin soğuk muydu
Yoksa Afrika kadar sıcak mı
Geriye dönüp ayak izlerinde aramalıydım
Ya da ulaşılamayacak bir gelecekte
Seninle düşlediğim her evin etrafını
Daha ilk günden
Ayrık otları bürüdü
Kuzgunlar haber taşımıyor artık
Ulaklar, bundan tam yüzyıl önce vardı
Yıllar epey açtı arayı
Ben gelemedim
Sense hiç konuşmadın
Zamanın izinde sürüklenirken
Cihan harbinin yaşandığı bu kentte
Sen büyüyordun
Usul usul serin suların yatağında
Yeni bir gelecek çiziyordun avuçlarına
Katran karasıyla
Ve bilinmez bir alfabenin eksik harfleriyle
Bu kentte ışıklar her zaman doğudan yükselir
Sen ki doğunun en büyük incisisin
Antik çağların ve kentlerin kalbinden yükselirsin
Geri kalma sakın
Çiçekleri saran hiç bir güzellikten
En güzel sözlerin
Dudaklarının ardında kalsın
Dünya ağır
Güneş ağır
Sana dokunamamak ağır
Boğazın sularına gömülen gemiler ağır
Muhitinde uçan kuşlar bile ağır
10.09.17
Sivas
Kayıt Tarihi : 19.3.2018 23:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!