Duyuyorum hâlâ — doğduğum anın karanlık hıçkırıklarını.
Toprağın soğuk rahminde yankılanan bir ağıt gibi,
evet, tam o anda açıldı gözlerim yokluğun girdabına.
Kulaklarım, sonsuz bir geceyi işitir şimdi —
uçurumdan kopan bir inilti gibi sızıyor içime.
Belimde kan, göğsümde kan —
Ataların lanetiyle akıyor toprağa,
ayaklarımın altından sürünüp
yeraltı ırmaklarına karışıyor kara bir dua gibi.
Gözlerim, öfkeyle çatlayacak bir volkan —
kusuyor içindeki laneti yıldızsız göğe.
Sitem, dilime sarılmış kör bir yılan;
zehrini kusuyor sustukça damarlarıma.
Dudaklarım, kurumuş bir çölün küskün çiçeği —
köklerim susuz, gölgem bile yitik.
Bir damla suya muhtacım ama hangi tanrı el uzatır?
Kim bir avuç merhamet taşır bu lanetli toprağa?
Kim dokunsa yanar, bu çölün yakıcı nefesiyle kavrulur;
umut, Nemesis’in kırık terazisinde unutulmuş bir kefedir artık.
Ve beni bu ölü toprağa zincirleyen,
bu sonsuz geceye atan —
ilk hıçkırıklarımdı.
Onlar ki Hades’in kapısında
ölümün ve çürüyen umudun habercisi,
Kharon’un sessiz kürek darbeleri gibi
ruhuma gömülür gece gece.
Kayıt Tarihi : 25.7.2025 18:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Doğduktan sonra bir bebeğin dünyaya bakışı
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!