Şu soldaki kulağım çın çın diye çınlıyor
Acaba kimler beni yâd edip konuşuyor
(DİYARBAKIR – 22.02.2013 – Cuma)
..
Âlim, bildiklerini amele çevirmeli
Yoksa elinden tutup ayaktan devirmeli
(DİYARBAKIR – 22.02.2013 – Cuma)
..
Evet yine bir 12 Eylül geldi 1980 darbesinden bu yana tam 29 yıl geçti fakat 12 Eylül darbesini yapanlar Türkiye de halen yargılanamadılar, kendi ürettikleri anayasa tarafından yönetiliyoruz.
Ülkemizde 12 Eylül vahşetini yaşayan binlerce insan adli sicillerinde halen o darbenin ve ana yasasının kurallarına göre ceza alanların cezaları silinmemiştir gerek bu cezalar kâğıt üzerinde silinse de yüreklerinde ve beyinlerinde ölene dek silinmeyecektir.
Bende bir 12 Eylül mağduru olarak o süreci asla unutmadım ve de unutmayacağım unutulmaması için önüme gelen her insana o insanlık dışı vahşeti anlatmaya devam edeceğim.
Beni dinleyen insan çıkmazsa dağa taşa ağaca kuşa haykırarak anlatmaya devam edeceğim.
Şimdi kısaca dönemin vahşetini cehaletini insanlık dışı tüm pisliklerini anlatmaya çalışacağım; 12 Eylül cuntacıları General ve darbecileri Milli güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral KENAN EVREN Orgeneral NURETTİN ERSİN Orgeneral TAHSİN ŞAHİNKAYA Orgeneral NEJAT TÜMER Orgeneral SEDAT CELASUN 12 Eylül 1980 tarihinde tüm Türkiye’de sıkıyönetim ilan edip sokağa çıkma yasağı koyarak günün Türkiye’sinde siyah beyaz olan TRT Televizyon ve Radyolarında yönetime el koyduklarını ve TBMM(Türkiye Büyük Millet Meclisi) i fethettiklerini tüm parti sendika ve derneklerin faaliyetlerine son verdiklerini MGK’lı 1 no lu 2 no lu 3 no lu bildirileri yayınlayarak MGK lı başkanı KENAN EVREN’in Onun içindirki netekim::::::: diyerek Türk demokrasisini askıya aldıklarını böbürlenerek anlatıyordu. 1982 de yeni düzenlediği anayasaların Adalet bakanlığı 12 Eylül ile ilgili yayınladıkları verilere bakılacak olursak 650 bin kişiyi gözaltına aldılar 650bin kişiye en ağır işkenceleri yaptılar 650bin kişinin iradesini kırmaya kimliksizleştirmeye ve kişiliksizleştirmeye ihanete zorlamaya dönük işkence baskı ve yaptırım politikalarını askeri ceza evlerinde 10 yıldan fazla devam etti. Emir komuta ilişkilerine dayalı bir adalet anlayışıyla 98.404 kişiyi askeri mahkemelerde yargıladılar işkence ürünü sahte delillere dayalı hükümlerle 21.764kişiye milyonlarca yıl ceza verdiler.7000 kişi hakkında idam istediler 517 kişiye idam cezası verdiler 124 kişinin idam cezası askeri Yargıtay tarafından onaylandı 50 kişiyi idam sehpalarında astılar. 29bin kişiyi vatandaşlıktan çıkardılar 388bin kişiye pasaport vermediler 1milyon 863bin kişiyi fişlediler sadece fişlenenlerin değil çocuklarının da geleceğini ipotek altına aldılar.
Bu süre zarfında 14 kişiyi ceza evlerindeki açlık grevlerinde 16 kişiyi kaçarken 17 kişiyi de çatışmalarda öldürdüler 1974-1980 döneminde 5000 kişinin öldüğünü binlerce kişinin yaralandığını yüz binlerce kişinin ata topraklarından göçmek zorunda bırakıldığını tüm bu rakamlarının 78 kuşağının verdiği kaybın ödediği bedelin yaşadığı linçin boyutları hakkında her halde kaba bir fikir edinmiş olursunuz 12 Eylül askeri faşist darbe Türkiye’yi toz duman etmiştir ülkenin her tarafı yeniden işgal edilmiş tüm dernek sendika dernek ve tüm sivil toplum örgütünün faaliyetlerine son verilmiş başkan ve yöneticileri ya tutuklanmış ya firar etmiş veya yurt dışına kaçmışlardı: kahraman basın: bu faşist generallerin borazanlığı için adeta yarışır hale gelmişlerdi sol basın ve sol susturulmuştur adeta bedenlerinin üzerinden panzerler geçmiştir. Türkiye baştanbaşa susturulmuş adeta ülke cezaevine dönüştürülmüştür yazan çizen okuyan aydın yazar öğrenci öğretmen işçi çiftçi hepsi bu cehennemden beter olan ceza evlerine konmuştur. Tüm bu insanlık dışı vahşet: vatan millet Sakarya: adı altında yapılıyordu MAMAK METRİS BUCA ERZURUM ELAZIĞ ve DİYARBAKIR 5nolu cezaevleri dolup taşmaktaydı bir yatakta 4kişi yatıyordu bu insanlık dışı ceza evlerinde her türlü baskı işkence ve kişiliksizleştirme çalışmaları emir komuta zinciri içerisinde yapılıyordu bende bu süreçte DİYARBAKIR 5nolu ceza evinde uzun süre yattım yattığım süre içerisinde yaşadıklarımı gördüklerimi ve duyduklarımı sizlerle paylaşmaya çalışacağım DİYARBAKIR cezaevinde insan haysiyeti ve kişiliğiyle oynandığı kadar dünyanın hiçbir yerinde bu kadar insan haysiyeti ve kişiliği ile oynanmamıştır O yüzden cehennem tanımlaması da yetmez çünkü cehennem insan imajının yarattığı en kötü yer olarak tanımlanır DİYARBAKIR 5nolu cehennemi o imajında ötesinde insan havsalasının bile yetmediği bir olgu üstelik cehennem imajında verilen ceza neyse infazı yapılırmış insanları 24 saat şiddet altında tutan insani olan her refleksini uyurken bile esas duruşunu bozmak büyük bir suçtu her duygunun her istemin birer işkence bahanesi haline getirildiği ve bu işkencenin yıllarca sürdüğü dünyanın başka hiçbir yerinde görülmemiştir uygulanan şiddet insan aklını mantığını ve her türlü bilimin sınırlarını aşan boyuttaydı. Dünyanın hiçbir yerinde insanlara COP sokularak BOK yedirilerek insanlardan milliyetlerini ve dinlerini değiştirmeleri istenmemiştir. Kürde araba türke zor ile bütün ırkçı ve faşist ve askeri marş zor ile öğretilmiş ve gün boyu yerinde saydırılarak okutulmuştur DİYARBAKIR ceza evinde uygulanan bu program Dünyada uygulanan ırkçı programların tümünden daha farklı vahşettir. Şimdi Diyarbakır cezaevindeki resmi işkencecilerdir....
..
Ümmetinden olduğum, Serverım, Peygamberim
Sensiz bir dünyam olsa, cennet olsa neylerim
(DİYARBAKIR – 22.02.2013 – Cuma)
..
Evet ben Nazım'ım /sabahatti'im/ Mumcu / Deniz ve diğerleriyim..onlar gibi düşünen yazan okuyan/konuşan bir vatandaşım o halde Vatan hainiyim....Ama M.Kemal den öğrendik bütün bu Vatan Hainliğini.Çünkü o da tüm dünyayı ayağına gettirtti,Çanakkale'yi geçilmez kıldı ve bizlere bayrak-hürriyet-Cumhuriyet armağan etti.O bir hain.Bizler de o nun gibi çalamadık gönlümüzce ahlaksız olamadık /satamadık topraklarımızı masonlara-haclı torunlarına-satamadık on binlerce Türk kimliği edinerek Urfa-harran-Diyarbakır ve tüm Doğu/G.Doğuda gelip te çocuklarını doğurup; Türk nüfusuna kaydeden o İsrail Yahudilerine/İngiliz soysuzlarına işgalcilerine/kaçamadık düşman şerrinden sığınmadık AB ve ABD ye Şu kutsal Vatanı beklemek hak diye/ Bankaları boşaltıp Milleti dolandırıp isveç bankalarına aktaramadık/Dubaili şeyhlere istanbul'un gözbebeği sahalarını biz satmadık/Telekomu italyanlara da vermedik/Yoksul-işçi kitleleri de yaratmadık/ bu fuhuş batağını-uyuşturucu alemlerini/ticaretini de yapmadık.Kıyamadık fidanlarımıza ama birileri hep kıydı çıkar uğruna.Daha nice yazılacaklar var....ben ve biz vatan hainiyiz ÜLKE ÇIKARLARINI / ÇIKARLARIMIZ ÜSTÜNDE TUTTUĞUMUZ İÇİN...Hepimiz Nazım'ız... hepimiz Vatan hainiyiz....
-*Bundan ders alanlar / yiğitler haykırmalı...
..
Diyarbakır dağında, karlar bembeyaz,
Yalnız kışları değil, yağmalı her yaz,
Fukarayı üşütür, işte bu ayaz,
Yağmayınız bahtıma, ne olur karlar,
Yetmez mi çektiklerin, dolmalı çilen,
Hiç mi olmayacaktır, insanın gülen.
..
Senleyim Diyarbakır seninleyim
Dem-dem kıpır-kıpır yüreğindeyim
Sızım-sızım gönül seferindeyim
Bağda öten bülbül sinesindeyim
Çift baş kartalın yüreğindeyim
Milladi ömrün derinliğindeyim
..
Ne Yazacağımı Bilmeden Duygularımın Parmaklarımın Ucuna Akışını Hissedebiliyorum... Birde Gecenin Ayazını. Soğuk, Biraz Nemli Sigaramın dumanıyla Karbondioksit Kokuyor Bu Hava Ve Birazda Hüzün Kaplıyor Geceyi... BİR KAÇ SATIR KARALAYABİLMEK İÇİN UYGUN Bİ ATMOSFER SANIRIM… VE BAŞLIYOR İÇİMDEN GELENLER TEK TEK YAZILARA DÖKÜLMEYE… BU SATIRLARIN HER HARFİNDE SEN VARSIN ÇÜNKÜ SEN VARSIN DİYE VAR BU SATIRLAR… NE GÜZEL İFADE ETMİŞ İBRAHİM ABİ ‘SEN YOKSAN HERŞEY EKSİK SEN VARSAN HERŞEY TAMAM’ İŞTE BURDA BAŞLIYOR ANLATILAN. YAN YANA OTURURKEN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKIP HAYATI YAŞAMAK VE BİR O KADARDA UZAK OLMAK VE GÖZLERİNDE ÖLMEK İSİMSİZ BİR MEZARA GÖMÜLMEK GİBİ BİŞEY OLSA GEREK. SEN UZAĞI YAKIN EDEN OLDUN YAKINIDA ÇOK UZAK… NE MECNUN LEYLAYA KAVUŞTU NEDE FERHAT ŞİRİN’E NE MEM VAZGEÇTİ BU SEVDADAN NEDE ZÜHRE… SEVDAM DİCLEDİR DÖRT KOLDAN GELİR… SEVDAM MEMLEKETİMİN SURLARI GİBİDİR BEDENİMİ ÇEPE ÇEVRE SARAN… O SURLARDAN NE GEÇMEK MÜMKÜN NEDE ÇIKMAK… EĞER VARSA KADERDE KURTULMAK SENDEDİR KURTULUŞUM GERİSİ TEFERRUAT… BEN SENİ SEVERKEN HERŞEYE İNAT, HAKAN ABİ SÖYLÜYOR KENARDA İNCEDEN BİR SERENAT ‘UZUN UZUN ANLATILMAZ HERŞEYİMSİN SEN AŞKSIN’ İŞTE O YA SEN AŞKSIN… HA BİRDE HİÇ UNUTMADIĞIM VE HER DİNLEDİĞİMDE SENİ ANDIĞIM BİR ŞARKI VAR DİLİMDE CEVDET ABİDEN GELİYOR ÇOOK İNCEDEN… ‘DİYARBAKIR KOKARDI SAÇLARIN, GÖZLERİN BAHREVAN HER GELDİĞİNDE BANA SEN, DURURDU ZAMAN FİRAR EDERDİM GÖZLERİNE, MÜLTECİN OLURDUM’ GEL ARTIK SESİN SESİME KARIŞSIN GÖZLERİNDE BULUŞALIM…
BİR DAMLA GÖZ YAŞINA DÜNYAYI YIKAR, BİR TEBESSÜMÜNE YENİDEN KURARIM…
..
Ne Diyarbakır dı ne İstanbul
Ne buraya sigardi ne de diğer tarafa
İstanbul gibi fetih
İzmir gibi işgal görmemişti.
..
sıkıntım
okyanusum
kulaçlamayla bitmeyecek
boğuluyorum(2001 Diyarbakır)
..
Diyarbakır.
Diyer bekirin,
Yerine modern hapishane
Hastane değil, okul hiç değil hapishane.
Vatandaşa iş, aş ve eş yerine sadaka varılan yere
Hapishanelerde ağalık yerine paşalık
İki çift sevgi sevişmesine umumi yatak odası
..
Dışarıda bir fahişelik bahar
Çıplak çıplak feveran eden bir zaman
Ve görücü usûlü bir kavgada bulurum kendimi
Bir Diyarbakırlık heyecan
Baytehtinden tutundum sana ey Mezopotamya
Kürdistan Kürdistan parçalanan yanım
Şimdi kilise kilise seni diliyorum
..
Bir iskele kurdum Diyarbakır Silvan’a
Oradan baktım Hakkari, Siirt, Van’a
Vatan aşkı bu, girdi artık kana
Hakkını helal et, askerim ana
Yedi başlı eşkıya başını ezeceğim
Sen ölene kadar, doğuda gezeceğim
..
Diyarbakır Zindanında 24 Ocak 1984 tarihinde Katledilen Yiğit insan korkusuz Devrimci.direniş abidesi NECMETTİN BÜYÜKKAYA/ZINAR/ı dostları ve arkadaşları olarak Siverekte mezarı başında anacağız.mücadelesi mücadelemize Bayrak olsun.Necmettin Büyükkayanın şahsında Diyarbakır Zindanında yaşamını yitiren tüm yiğit insanları saygı ile anıyorum.
1984 yılı Ocak ayı başları idi. Cezaevi idaresi baskılarını yeniden arttırmak ve tek tipi elbise (Elazığ ve Bakırköy’ü Ruh ve Sinir hastalıkları hastanelerinde ruhsal ve sinirsel rahatsızlığı olan hastalara giydirilen çok adî bezlerden yapılmış lacivert boyasına batırılmış rengi laciverde benzeyen fakat yıkandıktan sonra her renge giren tabiri caizse deli elbisesi) ni giydirmek için yeni oyunlar ve provakosyanlar peşindeydi. 1983 5 Eylül direnişinde tutukluların kazandığı hakları hazmedemiyordu. Tekrar baskı ve işkencelere başlamışlardı. Görüş günlerinde ziyaretçi görüşlerine çıkan ve mahkemelere gidip gelen, avukat görüşmelerine çıkan arkadaşlarımıza hakaret etmeye küfür etmeye ve dayak atmaya başladılar Tekrar cezaevinde direniş başlamıştı. Bizim koğuş (24. koğuştu) içimizde bazı grupların önde gelen tanınmış insanları vardı. PKK grubundan Mehmet Şener DDK grubundan Necmettin Büyükkaya gibi şimdi hayatta olmayan arkadaşlar vardı. Cezaevi direnişini Mehmet Şener yönetiyordu. Necmettin Büyükkaya’da ona yardımcı oluyordu. Koğuşlar arası gidip gelmek yasaktı diğer koğuşlar ile irtibat kurmak için geceleri geç saatlerde, Mehmet Şener’in talimatlarını Necmettin Büyükkaya Kürtçe ve Zaza’ca diğer koğuşlara iletiyordu. Tüm cezaevi açlık grevine başlamış ve direnişe katılmıştı. Cezaevi idaresi her gün birkaç koğuşun(genellikle mevcudu az olan) koğuşlara baskın yapıyor, kapılarını zorla kırıyor ve 20 kişilik tutuklu grubuna 200 komando asker ile saldırıyordu. Koğuşlara saldırdıkça bizler sesimiz çıktıkça slogan atıyor ve işkenceleri lanetliyorduk, idare sesimizin anlaşılmaması ve psikolojik işkence olsun diye Hasan Mutlucan’ın savaş türkülerini hoparlöre son ses açarak korkunç bir ses gürültüsü ile psikolojik işkence yapıyorlardı. Kapısını açamadıkları koğuşların ya duvarlarını balyozlarla kırıyorlardı ya da havalandırmadan girip pencerelerin şişlerini kırarak koğuşlara giriyorlardı. Bunlara karşı tutuklular kendilerini değişik koğuşlarda yakmaya başladılar. Bunu gören cezaevi idaresi yeni bir yöntem geliştirdi. Diyarbakır Belediyesi’nden itfaiye araçlarını getirdiler ve koğuşlara saldırmadan önce mazgallardan itfaiye hortumlarını koğuşların içine bırakarak koğuşlara tonlarca su bırakıyorlardı böylece tüm koğuşları adeta göle çeviriyorlardı ıslanmayan hiçbir eşyamız kalmıyordu ne döşek ne yorgan ne elbise her taraf su içinde kalıyordu.
Önceleri baskınları gündüz yapıyorlardı, baş edemeyince bu defa geceleri kapılara vurarak hem uyumamızı engelliyorlardı hep de her an baskın yapıyoruz psikolojisini canlı tutuyorlardı tabii. Onların her kapıyı zorlamalarında bizler uykudan fırlar fırlamaz “Kahrolsun işkence” diye karşılık veriyorduk bu psikolojik işkence bizleri öyle etkilemişti ki bazı arkadaşlar bazen uykularında bile slogan atmaya başladılar. Gün geçtikçe baskı ve şiddet daha çok artıyordu her gün bir koğuşu boşaltıyorlardı. Kapılar kapatıldığı için yemekte vermiyorlardı, açlık grevinde olduğumuz için elimizdeki az miktarda bulunan şekerimizde tükenmişti. Tuzlu su ile idare ediyorduk. Tabii bu arada arkadaşlar haberleşmeyi sürdürüyorlardı idare buna da bir yöntem bulmuştu. Kürtçe, Zaza’ca ve Arap’ça bilen askerler getirdiler. Haberleşmeleri getirdikleri askerlere tercüme ettirdiler.
Bir gün cezaevi müdürü kapı mazgalını açtı ve Necmettin Büyükkaya’yı çağırdı ve şöyle dedi. “ Seni araştırdım sen bu cezaevini bozuyorsun, sen orta doğunun en tehlikeli adamısın senin kalemini kırdık, kendine dikkat et.” Necmettin Büyükkaya(Zınar; biz ona Zınar diyorduk) iç güvenlik amirinin sözünü kesti ve şöyle dedi:
“Senin gibilerin çocukları babalarının işkenceci olduklarını öğrendiğinde hayatı boyunca vicdan azabı çekecekler, ömür boyu sizden ve sizin çocuklarınız olduğunu düşündükçe nefret edecekler ama bizim çocuklarımız yaşam boyunca bizlerle gurur duyacaklar… Tarihin çarkını geriye çeviremezsiniz, bu işkenceler bizi yıldıramaz, tehditleriniz bizi korkutamaz biz bu yola baş koymuşuz” devam ediyordu ki cezaevi iç güvenlik amiri mazgalı kapatıp gitti.
..
Bu yol ince uzun bir yol, düşman ne anlar barışta
Biz dört beden tek yüreğiz bu kirli, kanlı savaşta
Faşistlerin korkusuyuz, cop, sopalar sökmez bize
Diyarbakır zindanında otuz beşinci koğuşta
Dadandılar etimize, göz diktiler canımıza
Başlarında faşist Evren acı girdi yaramıza
..
Diyar diyar diyaro..................Diyarbakırın diyar kelimesi(Memleket)
Sinan tera hayrano................Sinan sana hayrandır
Ez jı te dur ketımı....................Senden uzak kalmışım
Bıje çavayı lavo.......................Söyle nasılsın oğlan
..
DİYARBAKIR SURLARI
İmdat diye bağırıyor,
Kimi görse çağırıyor,
Yıkılması anlık olay,
Feryadı yürek dağlıyor.
..
Behey gafil ve şaşkın kendini ne sanırsın
Ormanda kaybolmuş merkep gibi anırırsın
İnsanlar içinde yaşayan çok habis bir ursun
Sana alçak denilmez çünkü sen bir çukursun
DİYARBAKIR
..
Urfa Diyarbakır Antep,
Bunlar dünya şehirleri,
Ahirette bunların hiç biri olmayacak,
Türklük Kürtlük ve Araplık,
Bu dünyanın kavimleri,
Ahirette kavmin ne diye sorulmayacak.
..
Çocukluğum uyandı bugün anne
Atıldım sokaklara rüzgarlar içinde
Bahar çiçeklerini okşadım durdum
Sonra bir fırtına vurdu düşlerimi
Kırdı kol kanadımı mevsimsiz
..