Ey bu gönlüm şehrini bin lutf ile âbâd eden
On sekiz bin âlemi bir emr ile îcâd eden
Zât-ı bî-çûnun mekânlardan münezzehdir senin
Pes seni ya kande bulsun ağlayıp feryâd eden
Kasr-ı kurba irgürüp ihsâna mazhar olmağa
O şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi,şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı,
ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
Devamını Oku
şu anda, şimdi,şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı,
ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
Hüdayi her sabah erkenden kalkarak hocasının abdest suyunu ısıtıp hazır ederdi. O sabah ise uykuya dalmış ve ancak son vakitte uyanabilmişti. Derhâl ibriği aldı. Fakat ısıtmaya vakit yoktu. Çünkü hocasının ayak seslerini işitiyordu. İbriği göğsüne bastırmış bir halde kalakaldı. Üftâde eğilerek; 'Haydi evlâdım suyu dök.' dedi. Hüdayi ise ibriği göğsüne bastırmış hâlde duruyor ve buz gibi olan suyu hocasının eline dökmeye kıyamıyordu. Üftâde tekrar; 'Haydi evlâdım! Ne duruyorsun? Geç kalacağız.' deyince, çekine çekine ve korkarak suyu dökmeye başladı. Ancak hocasının sözü onu bir kat daha şaşırttı. 'Evlâdım Mahmud bu su ne kadar ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp, gönül ateşi ile ısıtmışsın. Bu hâl artık senin hizmetinin tamam olduğunu gösteriyor.'
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta