Dilimde Tüy Biten Şiiri - Habibe Merih A ...

Habibe Merih Atalay
519

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Dilimde Tüy Biten

-Ben telif melif istemiyorum
-Ne istiyorsun?

Bir parça daha kabul.

Farklı bir hayat geliyor, güldür güldür hem
Sindirsinler bunu da geçmesinler önüne,
Set çekmesinler, kendileri perişan olur.

Açılsınlar sağlı sollu ve yol versinler
Coşkunlukla çağıldayan bu hayata
İzlesinler geçit kortejinden
Görsel, işitsel, dokunsal şöleni..

Her şeyin sihri bir çekirdekte saklıydı
Elmanınki, balığınki, ekmeğinki gibi
Ön bilgileri o çekirdekte, canlı cansız
Tüm türlerin ve nesnelerin ki
İkili üçlü beşli anahtarları da
Tavan arasındaki bir tas'da duran
Bir minik çekmecede, o çekirdek...

Mirasım işte o çekmece, topluluğuma
Ve o sihirsel içeriğiyle...

Çıkıp o tavan arasına, bulsunlar tası
Alsınlar içinde duran anahtarını
Minik çekmecenin... ve.. çekirdeğe..

-Çekmece nerde duruyor demiştin?
-Hah işte, dememiştim henüz
Tam da ona geliyordum, demek için:
O da bir 'sır' ya... bir başka muamma...
Çöz çözebilirsen gari. Çekmece nerede?
Acaba, nerde olabilir? Şunu diyim mi bide:

Kendi eliyle koymuş gibi buldurur
Kimilerine, o isterse; kimilerini çatlatır
Aramaktan, deli divane eder, o istemezse
Bir çekirdek de olduğunu da artık
Duyup öğrendikten kelli
Kimi birbirini de boğazlar artık belli
Ah o şiddetli sahip olma duygusu yok mu, ah!
Kör, sağır, düşünmez eder en kerliferliyi
Ne çoluk, ne çocuk, ne aile, ne vatan
Ne millet, ne dünya, ne de evren, öylesi
Bir musallattır ki başına insanların
Bu sırra vakıf olmak vakf olmak için
Ne kadar debelenirlerse o kadar batırır moka

Nekolay.com değildir tabii kimse için
Herkeşler birer amok olup çıkar
Hem de neolay.com'larda birer yandan da
Ne kıyametlerkopacaktır.com'lardan .comlara
Bir sır ki işte ne muazzamsı bir muamma.

-!?

-Doğada olmayan bir şey... akledebilir misin?

Akledebilir misin hani zihninin önünde duran
Şu kocaman soru işaretini, içinden sessiz
Sessiz nidalandırdığın şu belli belirsiz ünlemi
Kondurduğun son noktanı, alt alta üst üste
Yan yana yanar döner düşürdüğün üç noktaları
Var mıydı virgülü, noktalı virgülü, apostrof esi
Hayatlarımızda öncelerimizden beri
Ekilip biçilmişmiler hiç, başak olup bitmişmiler
Un olup elenip, kazanlarda hamur, fırınlarda
Lahmacun börek olmuş midemizi doldurmuş
Akmışmılar su gibi boğazımızdan geçip
Sindirim sistemimizden bağarsakları boylayıp
Fetal olup düşmüşmüler kubura..
-No!!
-İşte bu sır da, öylesi bi Muammer!!
-Muammer mi, dalga geçiyorsun herhal.

-Yok, ciddiyim de gayet ama acaba hangi
Muammer, gel de onu ensesinden tut,
Sürükle masaya yatır, kes biç, analiz et, şimdi
-Anlaşıldı... kahveyi bitirince kalkarım ben.
-Nereye, daha yeni geldim, ne kadar da
Misafir pervanesin, Pervinsin. Servetsin!

-Perver, perver!
Dereye, e yani şey, denize... yine...
Belli ki bu Muammer muhabbeti upuzun
Yine epey... Dönünce artık... sen kal,
Keyfine bak, rahat et, dinlen
Buralar hep senin... sonrası aklında
Ne kalırsa... o da... kaldığın yerden...
-Bilinmez, ne kalır, ne kalmaz sen gelene
-Ne kalır, ne kadarı kalırsa artık dönüşte,
Dönüşümde döşenirsin yine muammerini de
Şu çekmecenin muamasını da...
-Tamam, peki, git gel bakalım sen,
Bir git gel de hele, eh! Netcen,
Tutamayız artık seni
Koptu nacak!!
-Peki dostum, dert etme ya gelicem zaten
Çok çok uzun kalmam, see you later, alligator!

Baktığımız zaman hepsi bir fotoğraftan ibaret
Şu anımıza, evet, bir kadın var o fotoğrafta
Masasında kitaplar, bir defter, kalem, yazıyor
Bu fotoğraftakileri, şu fotoğrafa
O kadar...

Bir video değil,
Bir hareket ve hareketin devamı görünmez
Donmuş kalmış bir an sadece
Andan ibaret şu an
Hepsi bu..

-Yani!?

Toplum içine karışan bir canlılığı yok
İletişimi ilişkileri yok eyleminin verimliliğini
Yaşanır kılan, işte, bu da çok düşündürüyor
Gerçekten

-E, ne olmalıydı...

Bunca zaman
Bunca okunmuş ve yazılmışlar
Bunca düşünülmüş gariplikler
Ortaya nesnel bir oluş hali
Meydana koymalı
Ortaya karışık bir hitap nesnesi filan..
İki kadeh de parlatılmasın mıydı yani..
Bu esnada..

-De mi!? Çıt çıt! Aa si si! Fena olmaz, yaparız
Bi akşam, ama çıkmalıyım ben artık!

Güneş gitmeden...
Çıkmalıydı, hatta pek çoğu
Ve artık yazar olma vasfını elde etmiş
Bir kadın olarak canlı dünyada harekete geçmiş Canlandırılmış bir seri.. kat.. lem...

-!!

Hareketlenmiş bir kesim kesintisiz
Birer video kaydı ortaya çıkmış olurdu
Ve bir yaşanmışlık özgeçmiş hikayesi başlardı

-Ha, evet, eksik kalan şey bu demek
Henüz bunu da, ki, çekirdeklenmelerini
Göremiyoruz kendisinde pek.

Öyle. Karın açlığım gözümü korkutmuyor
Ruh açlığım korkutuyor.

-Niye böyle dedin?

Niyesi,
Ruhlar doyumsuzdurlar çünkü
Canlılık ararlar sonsuzca

-Sanıyorum yine kıvrımsal bir sorun bu
Yine kıvrım kıvrım kıvırcık beyin salatasal!

Evet ve asla aşılamaz değil tabii.

-Tabi tabi!

Derdim seni ihya olmuş görmek be kızım!
Ruh açlığımızın nedeni de bu

-Anladım anladım anladım da
Yine de, ben kaçar!

Bak çok zor virajlı dönemeçli sert bir yoldan
Geçiyorsunuz, direksiyonda artık hanginiz
Oturuyorsa, yanındakiler uyarsın, bir zahmet
Ayağını gazdan çeeek!
Kadınım... Kızanım! Adamım...
Yavaşla!!
Sonu hayra varmaz yoksa bu gidişin!

Diyecektim ki, tüydüler bile
Hangi tüyüme ben ne anlatıyorum zati!

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 21.6.2025 12:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!